Sosyal medyada etki alanı yüksek ve kendi alanında fikir lideri konuşmacılar ile markaları dijital proje iş birlikleri ve marka elçilikleri kapsamında bir araya getirerek markaların iş sonuçlarına katkı sağlayan projeler geliştiriyoruz.
Günümüzde yapay zekayı konuştuğumuz kadar, insan zihnini ve zekasını da konuşmamız ve anlamamız gerektiğini düşünüyorum. Aksi takdirde eski versiyon bir donanımda yeni versiyon yazılımların çalışmadığı gibi bu kadar hızlı ilerleyen ve sürekli güncellenen bir yapay zeka dünyasını, hiç bir şekilde güncellemediğimiz eski verisyonda kalmış zihin donanımlarımızla yönetemeyiz ve kayboluruz. Bu da yaşanacak daha çok ekonomik, psikolojik ve sosyolojik sorun demek. Nasıl otuz sene evvel mevcut olan Epson bilgisayarlar artık yok ve yeni versiyon işletim sistemleri bu eski tip donanımlar üzerinde çalışmaz ise aynı şeyler biz insanlar ve zihinlerimiz için de geçerlidir.
Zihin, zeka, bilinç, kollektif bilinçi, bilinç altı vb kavramlar sadece felsefenin tartıştığı kavramlar değildir. Bilimsel çerçevede psikoloji, sosyoloji, nöro bilim vb birçok düzlemde çalışılmış ve günümüzde keşfedilmiş bir konudur. Ki yapay zeka adını verdiğimiz konuda, bu temel bilgilerin, bilgi teknolojisi araçları ile metale aktarılması ile doğan bir veri bilimidir.
O sebeple bu paralelliği anlamamızı sağlayacak en güçlü metaforlardan biri “beyin = bilgisayar” benzetmesidir. Bu benzetme “Ne kadar geçerli?” ve daha da önemlisi: Eğer beynimiz bir bilgisayarsa, bu sistem hacklenebilir mi?; gibi soruların cevaplarına bakalım. Bu cevaplar ve bunları anlamamız neden önemli derseniz de, şöyle bir cevap vereceğim: Çünkü,
“Bildiğimiz şeyi yönetiriz!”
Beyin – Bilgisayar Benzerliği
Modern nörobilim ve bilgi teknolojilerinin kesiştiği noktada, insan beynini bilgisayar sistemleriyle kıyaslamak çok kolay ve anlamlı hale geliyor.
CPU (Merkezi İşlem Birimi) = Otonom Sinir Sistemi: Tıpkı bir CPU’nun arka planda sistemin çalışmasını sağladığı gibi, otonom sinir sistemi de kalp atışları, nefes, sindirim gibi hayati süreçleri kontrol eder. Bilinç dışı ama hayati komutlar burada işlenir.
Hard Disk = Hipokampüs: Beynimizin bilgi depolama ve geri çağırma merkezi olan hipokampüs, kısa ve uzun vadeli belleğin merkezidir. Hatıralar burada tutulur, gerektiğinde geri çağrılır.
Uygulama Katmanı = Neokorteks: Düşünme, karar verme, problem çözme gibi yüksek bilişsel işlevleri yöneten bu katman, bilgisayardaki uygulama yazılımları gibi belirli görevleri üstlenir. Her biri farklı bir “program” gibidir.
Bu benzerlikler, beynin bir tür biyolojik yazılım sistemine sahip olduğunu ortaya koyar. Ancak bu sistemin en çarpıcı özelliği, kendini yeniden programlayabilme kapasitesidir.
Kişilik Bir Yazılımdır
İnsan kişiliği; sadece doğuştan gelen özelliklerin değil, çevresel faktörlerin ve öğrenilmiş davranışların bir sentezidir. Bu yazılım sosyolojik + psikolojik + biyolojik olmak üç temel bileşenden oluşur.
Biyolojik Yazılım: Genetik yatkınlıklar, hormonlar ve nörolojik devreler.
Sosyolojik Yazılım: İçinde bulunduğumuz sosyo-kültürel faktörler, ahlak sistemi, aile, eğitim ve medya tarafından yüklenen normlar.
En güçlü yazılım sistemleri bile zamanla güncellenmeye muhtaçtır. İnsanın kendini dönüştürebilme kapasitesi de tam burada devreye girer. Bir birey, isterse, kişiliğini %100 yeniden yazabilir. Bu; nöroplastisite, farkındalık çalışmaları ve bilinçli seçimlerle mümkündür. Burada sheakspaeare’in şu ifadesini paylaşmayı çok yerinde buluyorum.
“Ne zaman oynadığın oyunun yazarının kendin olduğunu anlarsın, gerçek oyununu yazmaya başlarsın!”
Zihin, Duyular ve Yapay Zeka Yoluyla Nasıl Manipüle Ediliyor?
Zihnin ana veri giriş kapısı duyulardır: Görme, işitme, dokunma, tat ve koku. Ancak dijital çağda bu duyular yapay sinyallerle “bombardıman altındadır.” Reklamlar, sosyal medya içerikleri, derin sahte videolar (deepfake) ve algoritmik içerikler; zihne sanki gerçekmiş gibi görünen sanal imgeler sunar. İnsan beyni gerçek ile simülasyon arasındaki farkı her zaman ayırt edemez. Özellikle tekrarlanan görsel-işitsel mesajlar, bilinçaltını doğrudan etkiler ve beyninin veri tabanına tüm bu bilgileri gerçekmiş gibi kaydeder.
Yapay zekâ sistemleri, bireyin dijital parmak izlerinden yola çıkarak; zihin haritalarını çıkarır, alışkanlıklarını analiz eder ve içerikleri buna göre özelleştirir. Böylece kişi farkında olmadan, kendi düşüncelerinin sahibi olmaktan uzaklaşır.
Zihni Hackleyen Algoritmalar ve Sosyal Medya Mekanizmaları
Sosyal medya platformları, dikkat ekonomisi üzerine kuruludur. Her bir “like”, “yorum”, “bildirim” dopamin üretimini tetikler. Bu kimyasal ödüllendirme sistemi, tıpkı bir bilgisayarın “kod blokları” gibi bireyin davranış kalıplarını yeniden yazar.
Netflix, TikTok, YouTube gibi platformlar; sürükleyici algoritmalarla kullanıcıların dikkatini çekmekle kalmaz, aynı zamanda onları belli düşünsel yönelimlere “koşullandırır.” Bu, dijital hipnozun modern versiyonudur.
Öneri algoritmaları, bireyin dünyaya bakışını daraltarak yankı odaları (echo chambers) oluşturur.
Sosyal kıyaslamalar, bireyin benlik algısını sarsar.
Dijital bağımlılık, zihinsel esnekliği ve karar verme kapasitesini düşürür.
Tüm bunlar, insan zihninin sistematik biçimde “hacklenebildiğini” ortaya koyar.
Zihinsel Özgürlüğümüzü Geri Kazanmak
Zihin, programlanabilir olduğu kadar, korunabilir de bir alandır. Dijital çağda zihinsel hijyen, fiziksel hijyen kadar önemlidir. İşte bireyin zihinsel özgürlüğünü koruyabilmesi için bazı öneriler:
Ne izlediğini, neye maruz kaldığını gözlemleyerek farkındalık geliştir.
Rastgele değil; amaçlı, seçici ve dengeli içerikler takip ederek bilinçli olarak içerik tüket. Kısacası Bilgi okur-yazarlığını geliştir.
Düzenli aralıklarla sosyal medya ve ekran maruziyetine ara ver. Hatta akşamları internetini kapat ve elektromagnetik detoks yap.
Zihinsel odağı ve içsel dengeyi yeniden kurmak için Meditasyon ve Nefes egzersizleri gibi güçlü araçlar kullan!
Sosyal medya algoritmalarına teslim olmak yerine, kendi içerik planını oluştur. Ne izlemek, ne öğrenmek ve nasıl düşünmek istediğine sen karar ver.
Sonuç: Bilinçli ve Hacklenemez Bir Zihin
İnsan zihni, sadece bilgi işleyen bir yapı değil; aynı zamanda kendi yazılımını güncelleyebilen ve sistemin kontrolünü yeniden ele alabilen muazzam bir organizmadır. Beyin bir bilgisayara benzer, evet. Ancak fark şudur: İnsan zihni bilinç kazandığında, hiçbir dış algoritma onu yönlendiremez.
Bu nedenle çağımızın en büyük teknolojik gücü, dijital araçlar değil; bilinçli bireylerdir.