Sosyal medyada etki alanı yüksek ve kendi alanında fikir lideri konuşmacılar ile markaları dijital proje iş birlikleri ve marka elçilikleri kapsamında bir araya getirerek markaların iş sonuçlarına katkı sağlayan projeler geliştiriyoruz.
Kendinizi bir yaprak gibi bir oraya bir buraya savruluyor gibi mi hissediyorsunuz? Harvard Business Review Türkiye Genel Yayın Yönetmeni Serdar Turan'a göre, bu his normal. Çünkü yaklaşık 200 yıldır iş dünyasını şekillendiren paradigmalar yıkıldı ve hepimiz kendimizi hazırlıksız bir şekilde yeni bir çağın ortasında bulduk.
Speaker Agency'nin Inspire & Impact sahnesinde Turan, bu yeni dönemin adını koydu: "Kopuş Çağı". Bu, bildiğimiz tüm istikrar varsayımlarının, toplumsal sözleşmelerin ve kurumsal bağların çözüldüğü, koptuğu bir dönem. Ancak bu kaos, bir tehdit olduğu kadar, tarihte eşi benzeri az görülmüş bir fırsatı da içinde barındırıyor. Bu yazıda, bu yeni paradigmayı anlayacak, bu kaosun neden aslında bir fırsat olduğunu efsanevi F1 pilotu Ayrton Senna'nın bilgeliğiyle kavrayacak ve bu "ıslak pistte" yarışı kazanmanın yollarını keşfedeceğiz.
Yeni Normal: Belirsizlik, Yıkım ve "Mızmızlanma Çağı"
Başlamadan önce, eski ve artık işe yaramayan birkaç temel kabulü zihnimizden silmemiz gerekiyor. "Stabilite normaldir, belirsizlik anormaldir," düşüncesi artık geçerli değil. Belirsizlik, yeni normalimiz. "Denge doğada vardır ve kendi kendine oluşur," varsayımı da bir yanılsama. Denge, artık bilinçli bir şekilde inşa edilmesi, kurgulanması gereken bir durum.
Bu yeni normalin birkaç temel karakteristiği var:
"Madman Theory": Belirsizlik Artık Stratejik bir Silah
Belirsizlik, artık sadece ekonomik veya teknolojik gelişmelerin bir yan ürünü değil. Nixon döneminde ortaya atılan "Deli Adam Teorisi"nde olduğu gibi, günümüzde de küresel aktörler tarafından bilinçli olarak kullanılan stratejik bir silaha dönüştü. Teori basit: Karşınızdakine ne kadar öngörülemez ve mantıksız davranırsanız, sizden o kadar çekinirler ve pazarlık gücünüz o kadar artar. Bu durum, iş dünyasını çevreleyen kaosu daha da derinleştiriyor. Strateji hakkında merak ettikleriniz için Vizyon & Strateji Konuşmacıları ile iletişime geçebilirsiniz.
İnovasyon Makası ve Yıkıcı Teknolojiler
Aynı anda yapay zekâdan biyoteknolojiye, uzay teknolojisinden robotiklere kadar 89 farklı teknolojinin dünyayı değiştirecek olgunluğa eriştiği bir dönemdeyiz. Bu, yıkıcı etkiyi, yani "disruption"ı tetikliyor. Serdar Turan'ın altını çizdiği gibi, bu durum kimsenin yerinin garanti olmadığı bir ortam yaratıyor. Yapılan araştırmalar, CEO'ların %83'ünün inovasyonun hayati önemde olduğunu kabul ederken, sadece %3'ünün kendisini bu yıkıma karşı tam olarak "hazır" hissettiğini gösteriyor. Bu %80'lik devasa "farkındayım ama hazır değilim" makası, en büyük şirketler için bile bir varoluşsal tehdit anlamına geliyor.
"Kopuş Çağı": Tüm Bağlar Yeniden Tanımlanıyor
Bu döneme adını veren en temel dinamik ise "kopuş". Aile bağları, toplumsal bağlar ve en önemlisi kurum ile çalışan arasındaki bağlar zayıflıyor, çözülüyor ve kopuyor. Gallup'un son raporuna göre küresel çalışan bağlılığının düşüşte olması bir tesadüf değil. Artık bir şirkete girip ömür boyu orada kalma dönemi, yani "kurumsal mezarlık" devri tamamen bitti. Çalışan ve işveren arasındaki eski kontrat yırtıldı ve yeni bir kontrat, sancılı bir şekilde yeniden yazılıyor.
Bu durum, Edelman'ın deyimiyle bir "Mızmızlanma Çağı"nı da beraberinde getiriyor. Herkesin şikayet ettiği ama pek az kişinin çözüm için harekete geçtiği bir atalet hali... Oysa kay kaybedecek vaktimiz yok.
Fırsat Anı: Pist Neden Islak ve Bu Neden İyi Bir Haber?
Tüm bu kasvetli tablo, bir madalyonun sadece bir yüzü. Serdar Turan, diğer yüzünü efsanevi F1 pilotu Ayrton Senna'nın unutulmaz stratejisiyle aydınlatıyor:
"16. sırada başladığın bir yarışta önündeki 15 aracı ancak pist ıslakken, yani şartlar zorken geçebilirsin."
Bu cümlenin bilgeliği, günümüz iş dünyası için mükemmel bir metafor sunuyor.
Kuru Pist: Stabil, öngörülebilir ve kuralların net olduğu eski paradigmadır. Böyle bir ortamda, lider konumdaki büyük ve güçlü şirketler avantajlarını kolayca korur. Geriden gelenlerin onları geçmesi neredeyse imkansızdır.
Islak Pist: İçinde bulunduğumuz "Kopuş Çağı"dır. Kurallar belirsizdir, zemin kaygandır, görüş mesafesi düşüktür ve her an bir kaza olabilir. Liderler, bu kaosta yavaşlamak ve temkinli olmak zorunda kalır.
İşte tam da bu an, yani pistin ıslandığı an, geriden gelenler için tarihi bir fırsattır. Yetenek, cesaret, çeviklik ve adaptasyon gücü, sermaye gücünün ve pazar liderliğinin önüne geçer. Start-up'lar, KOBİ'ler veya büyük ama hantal rakiplerine meydan okuyan yenilikçi şirketler için en büyük devleri bile sollayıp geçme fırsatı doğar. Kısacası, yaşadığımız bu kaos bir krizden çok, kuralların yeniden yazıldığı tarihi bir fırsat anıdır.
Yeni Çağın Liderlik ve Yönetim Araçları: "Islak Pistte" Araba Kullanma Sanatı
Peki, bu ıslak pistte nasıl ayakta kalacağız ve yarışı nasıl kazanacağız? Serdar Turan, yeni dönemin liderleri için üç temel zihinsel ve stratejik aracı önümüze koyuyor:
Yöneticinin Ses Masası: Dengeyi İnşa Etmek
Eski tip liderlik, bir rota çizip yıllarca o rotada gitmek üzerine kuruluydu. Yeni liderlik ise, önünde onlarca ayar düğmesi olan bir ses mühendisinin işine benziyor. Liderler, bir "ses masası"nın başında, sürekli olarak zıtlıklar arasında mükemmel dengeyi aramak zorunda:
Ne kadar otonomi, ne kadar standardizasyon?
Ne kadar çeviklik, ne kadar stabilite?
Ne kadar kısa vade, ne kadar uzun vade?
Bu ayarları bir kez yapıp bırakmak mümkün değil. Belki bu hafta otonomiyi artırıp haftaya standardizasyonu güçlendirmek gerekecek. Unutmayın: Denge, artık bulunan değil, her gün yeniden inşa edilen bir şeydir.
"Ortalama Dönüşüm Tuzağı"ndan Kaçınmak
Birçok şirket büyük dönüşüm hedefleriyle yola çıkıyor. Hedef Beşiktaş'a gitmekken, yolun yarısında Sanayi Mahallesi'ne varıp, "En azından buraya kadar geldik, bu da bir başarı," diyerek duruyorlar. Buna "Ortalama Dönüşüm Tuzağı" deniyor. Islak pistte yarışı kazanmak, hedeften şaşmamayı ve vasat sonuçlarla yetinmemeyi gerektirir.
Kanter's Law: "Her Şey Ortasında Başarısızlık Gibi Görünür"
Bu, belki de yeni dönemin en önemli zihinsel dayanıklılık kuralıdır. Harvard'lı profesör Rosabeth Moss Kanter'ın bu kanunu, büyük ve yapısal değişimlerin en zorlu anını tanımlar. Bir projenin, bir dönüşümün ya da yeni bir stratejinin tam ortasındayken, her şeyin ters gittiği, projenin çöktüğü ve bunun bir başarısızlık olduğu hissine kapılmak kaçınılmazdır. Yılmazlık (resilience), tam da bu noktada pes etmeyip, tünelin sonundaki ışığa inanarak yola devam etme gücüdür. Başarıyı getiren de bu devam etme iradesidir. Liderlik hakkında merak ettikleriniz için Liderlik Konuşmacıları ile iletişime geçebilirsiniz.
Sonuç: "İşe Yarayan" Değil, "Önemli Olan" Ne?
İçinde bulunduğumuz "Kopuş Çağı", korkutucu olduğu kadar umut verici. Tüm bildiğimiz yapıların sarsılması, aynı zamanda onları yeniden ve daha iyi bir şekilde inşa etme fırsatı sunuyor. Bu süreçte liderlerin, şirketlerin ve bireylerin kendilerine sordukları soruların kalitesini artırması gerekiyor.
Artık sadece "Doğru olan ne?" veya "İşe yarayan ne?" gibi fonksiyonel sorular sormak yeterli değil. Serdar Turan'ın altını çizdiği gibi, bu soruların yanına çok daha güçlü ve yol gösterici bir soruyu ekleme zamanı geldi: "Önemli olan ne?"
Bu soru; pusulamızı para, verimlilik ve pazar payının ötesinde anlama, amaca ve etkiye çevirmemizi sağlar. Islak pistte yolumuzu bulmamızı sağlayacak olan da, işte bu sorunun cevabıdır.
Bu Konuşmadan Alınabilecek İçgörüler
"Kopuş Çağı"ndayız; stabilite bir yanılsamadır, belirsizlik yeni normaldir. Eski kurallarla oynamaya çalışmayın.
Bu kaos, bir krizden çok, tarihi bir fırsattır. Unutmayın: Yarış, en iyi "ıslak pistte" kazanılır.
Modern liderlik, tek bir strateji belirlemek değil, bir "ses masası"ndaki gibi sürekli olarak zıtlıklar (otonomi/standart, çeviklik/stabilite) arasında dengeyi yeniden inşa etmektir.
Büyük değişimlerin ortasında her şey başarısızlık gibi görünür. Yılmazlık, tam da bu noktada pes etmeyip yola devam etme gücüdür.
Stratejik odağınızı değiştirin. Sadece "işe yarayanı" değil, sizi ileriye taşıyacak asıl "önemli olanı" sorgulayın.