Konuşmacımız Timur Sırt, teknoloji yayıncılığının dönüşümünü kendi deneyimi üzerinden ele alıyor. 2007’de Serdar Kuzuloğlu ile birlikte hazırladığı “Tekno Sohbet” programında, ilk iPhone’a mühendislik gözlüğüyle şüpheyle yaklaşmalarını hatırlatıyor. MMS, kopyala-yapıştır ve 3G gibi temel özelliklerin eksikliği nedeniyle eleştirdikleri bu cihazın, aslında müşteri deneyimini baştan yazan devrimsel bir ürün olduğunu yıllar sonra fark ettiğini paylaşıyor.
Bu konuşma, ürünleri sadece teknik özelliklerine göre değil, kullanıcı deneyimi perspektifiyle değerlendirme anlayışının nasıl geliştiğini ortaya koyuyor. iPhone’un tasarımı, mobil internet entegrasyonu, dokunmatik ekranı ve sosyal medya alışkanlıklarıyla yarattığı deneyim, teknoloji dünyasında köklü bir dönüşüm başlatıyor. Timur Sırt, bu sürecin artık sadece markalar değil, bireysel içerik üreticileri için de belirleyici olduğunu vurguluyor; kullanıcı deneyiminin her zamankinden daha görünür ve etkili hale geldiğini aktarıyor.
Veri Yolculuğu Başlasın
Konuşmacımız Timur Sırt, Türkiye’nin dijitalleşme sürecindeki dönüm noktalarından birini, 1995 yılında hazırladığı ilk CD-ROM projesi üzerinden anlatıyor. PC Magazin iş birliğiyle yürütülen bu girişim, megabayt üzerinden reklam satışı fikriyle dönemin şartlarına göre oldukça yenilikçiydi. HP, Garanti Bankası ve Turkcell gibi markaların içerikleriyle zenginleştirilen CD-ROM, Türkiye'de dijital reklamcılığın öncü adımlarından biri olarak konumlanıyor. Ancak projenin, içinde barındırdığı ilk dijital virüsle birlikte kullanıcıları hayal kırıklığına uğratması dijital tarih açısından çarpıcı bir anı olarak öne çıkıyor.
Bu virüs krizi, internetin yaygın olmaması sayesinde büyük bir felakete dönüşmeden atlatılırken, Türkiye’de bir CD-ROM’a ilk kez antivirüs yazılımı entegre edilmesi de bu süreçte gerçekleşiyor. Antivirüs firmasının yazılımı ücretsiz sunma karşılığında kullanıcı verisi talep etmesi ise Timur Sırt’ın dijital dünyada verinin değeriyle tanıştığı ilk anı simgeliyor. Bu konuşma, Türkiye’nin dijital reklamcılıktan veri güvenliğine uzanan erken dönem yolculuğuna ışık tutarken, günümüzün veri odaklı dijital ekonomisine uzanan gelişimin temellerini de gözler önüne seriyor.
Teknoloji ve Zaman Obezliği
Konuşmacımız Timur Sırt, dijital çağın önemli sorunlarından biri olan “ekran obezliği”ne dikkat çekiyor. Haftalık uygulama kullanım raporlarının gösterdiği gibi, bireyler artık haftada 20 saatin üzerinde bir zamanı ekran karşısında geçiriyor; bu da neredeyse bir tam günlerini dijital dünyada harcadıkları anlamına geliyor. Bu yoğun ekran maruziyeti, özellikle çocuk yaşta başladığında, bireylerin fiziksel ve zihinsel sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratabiliyor.
Timur Sırt, bu bağımlılığın erken yaşta kontrol altına alınması gerektiğini vurguluyor ve bu konuda kendi ebeveynlik deneyiminden yola çıkıyor. Kendi çocuğunu dört yaşına kadar ekranlardan uzak tutarak, dijital alışkanlıkların ebeveynlerden başladığını hatırlatıyor. Ebeveynlerin önce kendi dijital davranışlarını sorgulaması gerektiğini belirten konuşmacı, sağlıklı teknoloji kullanımı konusunda toplumsal farkındalık yaratmayı amaçlıyor.
Tarihi Yarımadada Girişimcilik Kültürü
Konuşmacımız Timur Sırt, girişimciliğin tarihsel köklerine ve bugünkü yansımalarına ışık tutan bir anlatıyla izleyiciyi İstanbul’un kalbinde bir yolculuğa çıkarıyor. Girişimcilik kültürünün Türkiye’de yeterince konuşulmadığını vurgulayan Sırt, bu boşluğu tarih, teknoloji ve inovasyonla harmanlanan bir anlatı aracılığıyla doldurmayı amaçlıyor. Arkeoloji Müzesi’nde yer alan ve dünyanın en eski çift nüshalı antlaşması olan Kadeş Antlaşması’nı modern blokzincir teknolojisinin ilk örneklerinden biri olarak ele alarak, sözleşme ve güven kavramlarının tarihsel bağlamına dikkat çekiyor.
Bu tarihsel örnekten yola çıkarak, Ayasofya’nın inşasındaki yenilikçi ruhu, Kapalıçarşı’daki 15 metrekarelik dükkânından dünyaya açılan kuyumcu Can Koçhisarlı’nın 3D baskı teknolojisiyle yaptığı dönüşümü ve Sabancı Üniversitesi mezunu gençlerin kurduğu, laboratuvar ortamında elmas üreten Epsilon girişimini aktarıyor. Bu anlatı; geçmişin ilham verici mirası, bugünün dönüşüm hikâyeleri ve geleceğe yön veren yenilikçi adımlarla Türkiye’nin girişimcilik potansiyelini gözler önüne seriyor.
Robotlarınız En İyi Çalışanınız Kadar Akıllı
Timur Sırt bu konuşmasında, üretim süreçlerinde kullanılan robot teknolojilerine dair çarpıcı bir gerçeği ortaya koyuyor: Robotlar, kendilerini eğiten en iyi insan çalışan kadar yetkin olabilir. Boya gibi standartlaştırılmış görevleri yerine getirebilen bu makineler, hâlâ büyük ölçüde insan ustalığına bağımlıdır. Çünkü kullanılan makine öğrenimi yöntemleri, robotların en yetenekli çalışanların yönlendirmesiyle eğitilmesini gerektirir. Bu nedenle şirketlerin üretim verimliliğini sürdürebilmesi için hâlâ çalışan yatırımlarına öncelik vermesi kaçınılmazdır.
Konuşmada ayrıca savunma gibi ileri teknolojiye sahip alanlarda kullanılan yüksek maliyetli ve gelişmiş robotların, henüz geniş ölçekli kullanım için ulaşılabilir olmadığına dikkat çekilir. Bu durum da iş dünyasında insan-robot iş birliğinin uzun bir süre daha kaçınılmaz olacağını gösterir. Timur, izleyicileri bu dönüşen dinamiğin iş yapış biçimlerini nasıl şekillendireceğini düşünmeye davet ederken, teknolojik gelişmelerin insan zekâsı ve deneyimiyle hâlâ ne kadar iç içe olduğunu hatırlatıyor.
Müşteri Verisi Nimetindir
Timur Sırt bu konuşmasında, Türkiye’de iş dünyasının müşteriye bakış açısının geçirdiği dönüşümü mercek altına alıyor. Eskiden "müşteri velinimettir" anlayışıyla hareket eden şirketler, dijital çağın etkisiyle bu bakışı müşteri verisine yönlendirmiş durumda. Artık birçok sektörde — enerji, telekomünikasyon, otomotiv gibi — şirketler kendilerini birer teknoloji şirketi olarak tanımlıyor. Bu dönüşüm, uzun vadeli bir dijitalleşme planı olmaktan çıkmış, hemen gerçekleştirilmesi gereken bir hayatta kalma stratejisine dönüşmüş durumda.
Veri ekonomisinin belirleyici olduğu bu yeni düzende, müşteri verisini doğru analiz eden ve teknolojiyi hızla iş süreçlerine entegre eden şirketler rekabette öne geçiyor. Timur, bu konuşmasıyla izleyicilere yalnızca müşteri memnuniyetini değil, aynı zamanda verinin stratejik önemini kavramanın gerekliliğini vurguluyor. Artık başarı, müşteriyi tanımaktan değil; müşterinin verisini anlamaktan ve bu veriden değer yaratmaktan geçiyor.
Kişisel Verileri Kırmızı Başlıklı Kız’dan Dinleyin
Timur Sırt bu konuşmasında, klasik “Kırmızı Başlıklı Kız” masalını günümüz dijital dünyasına uyarlayarak kişisel veri güvenliğine dair etkili bir metafor sunuyor. Artık akıllı cihazlar ve uygulamalar, kullanıcıların kamera, mikrofon ve konum gibi izinlerine erişerek adeta dijital birer “kurt” gibi davranıyor. Bu talepler çoğu zaman “kullanıcı deneyimini geliştirmek” amacıyla sunulsa da, gerçekte kişisel verilerin sistematik biçimde toplanmasını sağlıyor.
Konuşmada her indirilen uygulama ve ziyaret edilen sitenin, kullanıcı verisini topladığı ve bu bilgilerin kötüye kullanılabileceği vurgulanıyor. Timur, yetişkinlere yönelik bu modern masalla izleyicileri dijital dünyada daha bilinçli olmaya davet ediyor. Verilerimizi paylaşırken dikkatli olmamız gerektiğini hatırlatan bu anlatım, dijital güvenlik konusunu sade ve akılda kalıcı bir şekilde gündeme taşıyor.
Geleceği Tahmin Etme Takıntısı: Belirsizlikle Barışmak
Bu konuşmada gelecek kavramına duyduğumuz bitmek bilmeyen merak ele alınıyor. Anlatıcı, hamilelik sürecinde bebeğinin cinsiyetini öğrenmemeyi tercih ederek bilinmezliği kucaklamayı seçiyor. Toplumun sürekli bir şeyleri tahmin etme arzusunu; örneğin, canın ne çekiyorsa bebeğin cinsiyetini tahmin etme gibi yaygın inanışlar üzerinden sorguluyor. Bu yaklaşım, geleceği önceden bilme ihtiyacımızın aslında ne kadar içgüdüsel ve bazen de yüzeysel olduğunu ortaya koyuyor.
Konuşma, bireysel bir karardan yola çıkarak daha geniş bir toplumsal ve teknolojik çerçeveye uzanıyor. Sürekli güncel kalma, her gelişmeyi önceden kestirme çabası ve tahmin yapma zorunluluğu; insanlarda kaygı ve kaçırma korkusu yaratabiliyor. Konuşmacı, belirsizliğe alan tanımanın hayatı daha anlamlı ve özgün kılabileceğini savunarak izleyiciyi gelecekle olan ilişkisini yeniden düşünmeye davet ediyor.
Dijital Dönüşüm Kadın Belleğinde Başlar
Bu konuşmada veri görselleştirmenin tarihi kökenleri ele alınıyor ve bu alanın İstanbul’la olan derin bağları ortaya konuyor. Konuşmacı, hemşirelik alanında öncü olan Florence Nightingale’in yalnızca sağlık hizmetlerinde değil, aynı zamanda veri görselleştirme tarihinde de önemli bir figür olduğunu vurguluyor. Nightingale’in pasta grafiklerini kullanarak İngiliz Kraliyet Donanması ve Parlamento’yu İstanbul’da bir hastanenin gerekliliğine ikna edişi, verinin karar alma süreçlerinde nasıl etkili bir araç haline geldiğini somut bir örnekle gözler önüne seriyor.
Nightingale’in bu çabalarının sonucunda bugün Beyoğlu Göz Hastanesi olarak bilinen yapının temelleri atılıyor. Konuşma, modern veri bilimi yaklaşımlarından çok önce başlayan bu tarihi süreci hatırlatarak, verinin yalnızca teknolojik değil, insani ve toplumsal dönüşümlere de katkı sunduğunu aktarıyor. Böylece dijital dönüşümün geçmişte kadın belleğinde nasıl başladığını ve bugün hâlâ bu belleğin şekillendirdiği bir alanda ilerlediğimizi gözler önüne seriyor.