Sosyal medyada etki alanı yüksek ve kendi alanında fikir lideri konuşmacılar ile markaları dijital proje iş birlikleri ve marka elçilikleri kapsamında bir araya getirerek markaların iş sonuçlarına katkı sağlayan projeler geliştiriyoruz.
Size basit bir soru: Hayatınızın herhangi bir anında, herhangi bir konuda ayrımcılığa uğradığınızı hissettiniz mi?
Şimdi ikinci soru: Peki, hayatınızın herhangi bir anında bir başkasına ayrımcılık yaptınız mı?
Eğer ilk soruya evet deyip ikinci soruda duraksadıysanız, yalnız değilsiniz. Konuşmacımız, Kapsayıcılık ve Çeşitlilik Uzmanı, Oyun Yazarı Ebru Nihan Celkan, Speaker Agency'nin Inspire & Impact sahnesine tam da bu garip denklemle başladı: Neredeyse herkesin mağdur olduğu ama kimsenin fail olmadığı bir dünya... Bu nasıl mümkün olabilir?
Cevap, dışarıda aradığımız suçlularda değil, kendi zihnimizin en derin katmanlarında, yani "bilinç dışı önyargılarımızda" gizli. Bu yazı, sizi kendi zihninizde bir yolculuğa çıkarmak ve o denklemin şaşırtıcı cevabıyla yüzleştirmek için bir davet. Hazırsanız, başlıyoruz.
Zihninizdeki Filmin Yönetmeni Sizsiniz (Ve Muhtemelen Hep Aynı Aktörleri Seçiyorsunuz)
Şimdi sizden bir ricam var. Arkanıza yaslanın ve zihninizde bir film çekmeye hazırlanın. Yönetmen sizsiniz, oyuncu seçimi size ait. Anlatacağım hikayeyi tüm detaylarıyla hayal etmenizi istiyorum.
“İş makinaları sektöründe çalışan, pazarlama alanında dünyaca ünlü olma hayalleri kuran genç bir beyaz yakalıyım. Bir gün, iletişim teknolojileri alanında dünyaca ünlü bir CEO’nun Ankara’da konuşma yapacağını öğreniyorum. Yeni mezunum, biletler çok pahalı. Müdürümden rica ediyorum, o da ‘Madem bu kadar önemli, bana da bilet al, ben de geleyim,’ diyor. Biletleri alıyorum. Konferans günü geliyor ve ben alarmı kurmayı unuttuğum için uçağa 15 dakika kala uyanıyorum! Hızla hazırlanıp kapıdan çıkarken müdürüm arıyor: ‘Ebru, gelirken son raporun çıktılarını mutlaka getir!’ Geri dönüyorum, bitmek üzere olan şarjla çıktıları alıyorum ve kendimi dışarı atıyorum. Tecrübeli bir taksici beni havaalanına yetiştiriyor. Güvenlikten zar zor geçiyorum. Uçağın kapısında pilot ve kabin memuru beni gülümseyerek karşılıyor, hatta pilot elimi sıkıyor. Yerime oturuyorum ama stresten başım çatlıyor. Yanımda oturan o bildik yolcu başlıyor: ‘Kimsin, nesin, nereye gidiyorsun, evli misin, bekar mısın?’ Kibarca başımın ağrıdığını söylüyorum. ‘Ne kadar şanslısın, ben doktorum,’ diyerek bana bir ağrı kesici veriyor. Uçaktan inip konferansa yetişiyorum, müdürüme raporu veriyorum ve profesyonelce hiçbir şey olmamış gibi salonda yerimizi alıyoruz. Ve o dünyaca ünlü CEO, konuşmasını yapmak üzere sahneye çıkıyor.”
Film bitti. Şimdi test zamanı.
Zihninizdeki Oyuncular Kimlerdi?
Müdürünüz erkek miydi?
Taksi şoförü erkek miydi?
Pilot erkek, kabin memuru kadın mıydı?
Yanınızda oturan çok konuşkan yolcu bir kadın mıydı?
Sahneye çıkan dünyaca ünlü CEO erkek miydi?
Eğer bu soruların çoğuna "evet" yanıtı verdiyseniz, tebrikler. Bilinç dışı önyargılarınıza hoş geldiniz. Zihniniz, boşlukları doldurmak için en bildik, en alışıldık toplumsal kalıpları ve stereotipleri seçti.
Peki, filminizde engelli bir birey var mıydı? Farklı ten rengine sahip biri? Başörtülü bir kadın? Zihnimiz, "normal" kabul ettiği dar bir çerçeve içinde ne kadar güvenli, değil mi? İşte eşitlik ve kapsayıcılık mücadelesi, tam da bu zihinsel çerçevenin farkına varmakla başlıyor.
DEI 101: "İçeride Kim Var, Kim Yok?" Sorusunu Sormak
Zihnimizdeki bu otomatik pilotu fark ettiğimize göre, şimdi onu bilinçli bir rotaya nasıl sokacağımızı öğrenelim. Ebru Nihan Celkan, karmaşık görünen Çeşitlilik, Eşitlik ve Kapsayıcılık (DEI) kavramlarını üç basit soruyla özetliyor:
Çeşitlilik (Diversity): İçeride kim var, kim yok? (Bir ortamdaki temsiliyet.)
Eşitlik (Equity): İçeriye kimi, nasıl alıyoruz? (Fırsatlara erişim ve adalet.)
Kapsayıcılık (Inclusion): İçeridekilere gerçekten söz hakkı veriyor, onları dinliyor muyuz? (Katılım ve değer verme.)
Bir dahaki sefere bir toplantı odasına veya bir arkadaş grubuna girdiğinizde, bu üç soruyu kendinize sorun. Fark, burada başlar. Merak ettikleriniz için Cinsiyet Eşitliği, Çeşitlilik ve Kapsayıcılık Konuşmacıları ile iletişime geçebilirsiniz.
Zihnimizin Kısa Yol Tuşları: Adanalılar, İzmirliler ve Vegan Menüler
Zihnimiz neden böyle çalışır? Çünkü tembeldir ve enerji tasarrufu yapmak için sürekli kısa yollar arar. Bu kısa yollara stereotip diyoruz. Ebru Nihan Celkan, kısa saçları, giyim tarzı ve gözlükleri nedeniyle katıldığı kurumsal etkinliklerde kendisine sürekli vegan menü söylenmesinden bahsediyor. Dış görünüşe dayalı bu varsayım, zihnimizin nasıl etiketlemeye çalıştığının basit bir kanıtı.
Tıpkı "Adanalılar nasıl olur?" diye sorulduğunda aklımıza "kebap yiyen, sinirli, esmer erkek" imajının, "İzmirliler nasıl olur?" diye sorulduğunda ise "modern, rahat, sarışın kadın" imajının gelmesi gibi. Oysa hepimiz biliyoruz ki bu doğru değil. Bu noktada aklımıza kazımamız gereken altın kural şudur:
Bir birey, ait olduğu grubun bütün özelliklerini göstermek zorunda değildir.
Bu cümleyi kendimize her hatırlattığımızda, bir önyargının tuzağına düşmekten kurtuluruz.
Sonuç: Zihni Alçak Gönüllülük ve Eşitliğin En Basit Sembolü
Peki, tüm bunların çözümü ne? Çözüm, "zihni alçak gönüllülük" dediğimiz bir kavramda yatıyor. Bu, "ben biliyorum" kibrinden sıyrılıp, kendi inançlarımızı ve bildiklerimizi sürekli sorgulama cesaretini göstermektir. Tanımadığımız bir insan hakkında bir yargıya varmadan önce durup, "Acaba zihnim bana bir oyun mu oynuyor?" diye sormaktır.
Ebru Nihan Celkan, konuşmasını hepimizin sahip olduğu güçlü bir sembolle bitiriyor: elimiz.
Bir gün eşitliğin ne olduğunu unutursanız, lütfen elinize bakın. Birbirine hiç benzemeyen, boyları, kalınlıkları, güçleri tamamen farklı olan parmakların, bir araya geldiğinde nasıl bir uyum içinde çalıştığını, nasıl harikalar yarattığını hatırlayın. Gerçek eşitlik, herkesin aynı olması değil, tüm bu farklılıkların bir arada, uyum içinde var olabilmesidir. Merak ettikleriniz için İlham Veren Kadın Konuşmacılar ile iletişime geçebilirsiniz.
Bu Konuşmadan Çıkarılacak Temel Dersler
Ayrımcılığın kökeni kötü niyetten çok, farkında olmadığımız "bilinç dışı önyargılarımızdır". İlk adım kendimizle yüzleşmektir.
Zihnimiz, boşlukları otomatik olarak bildiği stereotiplerle doldurur. Bu otomatik pilotu fark edip bilinçli olarak müdahale etmek gerekir.
Unutulmaması gereken altın kural: "Bir birey, ait olduğu grubun bütün özelliklerini göstermek zorunda değildir."
Çeşitlilik, Eşitlik ve Kapsayıcılığı anlamak için üç basit soru sorun: İçeride kim var? Oraya nasıl girdiler? Onları dinliyor muyuz?
Gerçek eşitlik, herkesin aynı olması değil, farklılıkların bir arada uyum içinde harikalar yaratabilmesidir; tıpkı elinizdeki parmaklar gibi.