Annelik insanlık var olduğundan beri değişen, değişmeyen ritüelleri, zorlukları, kolaylıkları, güzellikleri ve sancılarıyla kadınların en çok konuştuğu konu olabilir. Bu topraklar, bolluğun, üretkenliğin sembolü olan Ana tanrıçaları dünya kültür mirasına armağan eden topraklar. Ana Tanrıçalardan Anadolu annelerine, Milli Mücadele annelerinden günümüz annelerine uzanan bir anlatı ile anneliğin kültürdeki karşılığını anmaya ve anlamaya davetlisiniz.
Kelime Müzesi - Müzede Bir Saat
Şermin Yaşar bu konuşmasında, kelimelerin gündelik hayatımızdaki görünmez ama etkili yerini yeniden düşünmeye davet ediyor. Somut olmasalar da kelimeler, doğduğumuz andan itibaren bizi saran bir dünyanın temel bileşenleri. Ancak çoğumuz sınırlı bir kelime hazinesiyle konuşuyor, kelimelerin kökenini, anlam derinliğini veya kültürel bağlarını sorgulamıyoruz.
İşte bu yüzden Ankara’da kurduğu “Kelime Müzesi”, kelimelere hak ettikleri değeri vermek için tasarlanmış bir farkındalık alanı. Şermin Yaşar’a göre bu müze, Türkçe’ye duyduğu vefa borcunun bir yansıması. Ziyaretçilerine, günlük dilde sıkça unuttuğumuz ya da kullanmayı bıraktığımız kelimelerin ne kadar zengin ve anlamlı olduğunu hatırlatıyor. Bu farkındalık, kişisel dilimizi, iletişimimizi ve düşünme biçimimizi dönüştürebilir.
“Konuşan Ebeveyn”, “Ne Konuşulur ki Çocukla?” Diyenlere Küçük Öneriler
Şermin Yaşar bu konuşmasında, çocukların dil gelişiminde sohbetin ve dinlemenin ne kadar kıymetli olduğunu anlatıyor. Kendisinin çocukken “çok laf dinleyen” biri olduğunu paylaşarak, bugün yazarlık yolculuğunun temellerinin o çocukluk anılarında yattığını vurguluyor. O dönemde maruz kaldığı zengin muhabbet ortamının yaratıcılığına büyük katkı sağladığını belirtiyor.
Günümüzde birçok ebeveyn, çocuklarının kelime dağarcığının gelişmesi için kitap okumalarını teşvik ediyor; ancak Yaşar’a göre bu yeterli değil. Çocukla birlikte konuşmak, sohbet başlatmak, onu dikkatle dinlemek de en az kitap kadar önemli. “Çocuklarla her şey konuşulur,” diyor ve meseleye niyetle yaklaşmanın, onları gerçek bir birey olarak görmenin altını çiziyor.
Yaratıcı Çocuklardan Yaratıcı Çalışanlara
Şermin Yaşar bu konuşmasında, yaratıcı insanların ortak özelliklerini gözlemleriyle ortaya koyuyor: merak, keşfetme arzusu, gözlem yeteneği, eğlenceyi önemseme, özgürce soru sorma ve başkalarının beğenisine göre değil, içlerinden geldiği gibi üretme. Tüm bu niteliklerin çocuklarda zaten doğal olarak bulunduğunu vurgulayan Konuşmacımız, yaratıcılığı artırmanın yolunun çocukluktan geçtiğini söylüyor.
Ebeveynlere ve eğitimcilere, “Çocuğumu daha yaratıcı kılmak için ne yapmalıyım?” yerine, “Ne yapmazsam daha yaratıcı olur?” sorusunu sormalarını öneriyor. Çünkü çocuklar zaten yaratıcı doğar, önemli olan bu potansiyelin bastırılmaması. Yetişkinler için ise çözüm çocukluklarını hatırlamakta: Yaratıcılığı yeniden canlandırmak için yapılması gereken en güçlü şey, içimizde uyuyan o çocuğu uyandırmak.
Mutlu Oyunlar Mutlu Çocuklar
Şermin Yaşar bu konuşmasında "çocuk" kelimesinin toplumdaki yerini ve çocukluk algımızı sorguluyor. Günlük hayatta bu kelimenin yetişkinlerce iğneleyici bir şekilde kullanıldığını, çocukluk kavramının ise çabucak geçilmesi gereken bir dönem gibi görüldüğünü dile getiriyor. “Çocuk musun sen?” ya da “O daha çocuk” gibi ifadelerle çocukluğun değersizleştirildiğini vurguluyor.
Şermin Yaşar’a göre toplum olarak çocukluğu bir “bataklık” gibi görüp, çocukları bu dönemden kurtarılacak bireyler gibi konumlandırıyoruz. Çocukların da bu bakış açısıyla erken büyümeye zorlandığını, fakat nasıl büyümeleri gerektiğine dair bir yol gösterilmediğini belirtiyor. Oysa yapılması gereken şey; çocuklara çocukluklarının değerli olduğunu hissettirmek ve onların bu dönemi doya doya yaşamalarına izin vermek.
Konuşma Konularına Genel Bakış
Şermin Yaşar, Anadolu’nun küçük bir köyünde başlayan hikâyesinden edebiyat fakültesine, reklamcılığa ve çocuk edebiyatına uzanan yaşam yolculuğunu samimi bir dille paylaşıyor. Kelimelerle ve insan hikâyeleriyle büyüyen Yaşar, kalemini hiçbir zaman elinden bırakmadığını, reklam yazarlığından öykücülüğe kadar tüm üretimlerinde “anlatmak” ve “anlamak” duygusunu taşıdığını anlatıyor.
Bugün çocuk edebiyatı ve yetişkin öyküleri yazan bir yazar olarak, sosyal medyada da yazılarını paylaşan Yaşar, kelimelere olan sevgisini Kelime Müzesi’yle taçlandırıyor. Müze, onun hayat yolculuğunun izlerini taşırken Anadolu’yu, reklamcılığı, edebiyatı ve yazı yolculuğunu da ziyaretçilere sunuyor.