Bünyamin Sürmeli bu konuşmasında doğa, iklim ve çevre odaklı tüm çalışmalarını bir çerçevede toplayarak sürdürülebilir yaşamın temel başlıklarına dikkat çekiyor. Hava durumu bültenlerinden belgesellere, kitaplardan konferanslara kadar birçok farklı mecra üzerinden edindiği bilgileri ve deneyimleri paylaşarak toplumsal farkındalık oluşturmayı amaçlıyor. Doğaya müdahalelerimizi, kimi zaman bilinçli kimi zaman farkında olmadan yaptığımızı belirterek, bu müdahalelerin iklim değişikliği gibi sonuçlarla bize geri döndüğünü vurguluyor.
İnsanlığın doğa üzerindeki sınırları zorlayan tutumuna eleştirel bir bakış getiren Sürmeli, canlıların yaşam sürelerini bile kendince belirleme hadsizliğinin altını çiziyor. Sıfır atık ve sürdürülebilirlik gibi kavramların içeriklerini yüzeysel değil, derinlikli bir şekilde ele almak gerektiğini ifade ediyor. Konuşma, doğaya verilen her etkiyi sorgulayan ve bu etkilerin nasıl daha bilinçli hale getirilebileceğini tartışmaya açan bir davet niteliği taşıyor.
Küresel Isınma ve İklim Değişimi
Konuşmada, küresel ısınmanın temel sorun olmadığını; asıl meselenin bu ısınmanın yol açtığı hızlı iklim değişikliği olduğunu vurguluyor. Sıcak havaların insanlar için cazip olduğu bir dünyada, ısınmanın değil iklimin bozulmasının alarm verici olduğunu belirtiyor. Doğanın tarihsel döngüsünde milyonlarca yılda gerçekleşen değişimlerin artık sadece birkaç on yılda yaşandığını ve bu hızın hem doğa hem insan için tehlikeli olduğunu ifade ediyor.
İklim değişikliğine diğer canlıların hızla adapte olurken, insanın hâlâ gözlemci bir tutumda kalmasını eleştiriyor. Buzulların beklenenden çok daha hızlı eridiğini ve bunun küresel atmosfer hareketlerini, hava olaylarını ve felaketleri doğrudan tetiklediğini anlatıyor. Artık süper tayfunlar, dev dolular ve olağanüstü iklim olaylarının normalleştiğine dikkat çekerek, bu gidişatı durdurmak için farkındalık yaratmanın ve harekete geçmenin zamanının geldiğini söylüyor.
Sürdürülebilirlik ve Sıfır Atık
Konuşmacımız bu başlık altında, sürdürülebilirliği insan, doğa ve ekonomi üçgeninde ele alarak, kaliteli bir yaşam için bu üç unsurun birlikte ve dengeli şekilde var olması gerektiğini vurguluyor. Sürdürülebilirlik anlayışının, yalnızca bugünün ihtiyaçlarını karşılamakla sınırlı kalmaması; gelecek nesillerin üretme ve yaşama kapasitesini de gözetmesi gerektiğini ifade ediyor. Doğada her şeyin bir döngüyle işlediğini, bu döngüyü bozmadan yaşamanın ise insanın kendine ve doğaya saygı göstermesiyle mümkün olduğunu söylüyor.
Sıfır atık kavramını, sürdürülebilir yaşamın temel yapı taşlarından biri olarak tanımlıyor. Bu yaklaşıma göre, gereksiz tüketimi reddetmek, tasarruflu kullanmak, yeniden değerlendirmek, dönüştürmek ve kompost haline getirmek beş temel ilkeden oluşuyor. Atığın sisteme zarar vermemesi için kaynakların doğru kullanılmasının önemine dikkat çekiyor. Tüm bu ilkelerin, yalnızca çevreyi değil insan yaşamını da koruyacak şekilde hayata geçirilmesi gerektiğini belirtiyor.
Hava Kalitesi
Konuşmacımız bu başlık altında, hava kalitesinin iklim değişikliğiyle doğrudan ilişkili bir sağlık sorunu haline geldiğini vurguluyor. Artan yüksek basınç kuşaklarının etkisiyle kirleticilerin yere daha fazla bastırıldığını ve bu kirli havanın doğrudan solunum alanımıza yöneldiğini belirtiyor. İklim krizinin yalnızca çevresel değil, ciddi bir halk sağlığı sorunu olduğunu ifade ederek, her yıl 7 milyon insanın kirli hava nedeniyle yaşamını kaybettiğini aktarıyor.
Hava kirliliğinin kalp hastalıklarından kansere, inmeden diyabete kadar birçok sağlık problemine neden olduğunu ve bu gerçeklerin genellikle göz ardı edildiğini söylüyor. Ölüm sebeplerinin çoğunun arkasında kirli hava olmasına rağmen bunun tıbbi kayıtlara yansımadığını hatırlatıyor. Konuşma, sürdürülebilir yaşam hedeflerinin yalnızca doğa için değil, insan sağlığı için de ne kadar yaşamsal olduğunu güçlü biçimde ortaya koyuyor.
Sigara ve Doğaya Verdiği Zarar
Konuşmacımız bu başlık altında, sigaranın yalnızca insan sağlığına değil, doğaya verdiği zararın da ciddi boyutlara ulaştığını vurguluyor. Tütün üretiminin toprağa zarar vererek başladığını, yoğun mineral tüketimi ve toksik maddelerle toprağı verimsiz hale getirdiğini ifade ediyor. Bu durumun yeni tarım alanları açılmasına neden olarak iklim değişikliğini destekleyen olumsuz bir süreci tetiklediğini belirtiyor.
Sigaranın doğaya etkisi, izmarit yoluyla devam ediyor; her yıl 5 trilyon izmaritin çevreye atıldığını, bunların hem kara hem deniz ekosistemlerine zarar verdiğini aktarıyor. Üretimden tüketim sürecine kadar sigaranın doğadaki döngüyü bozduğunu ve besin zincirine kadar sızdığını hatırlatıyor. Konuşma, insanı doğadan ayrı bir varlık olarak konumlandıran anlayışı sorgularken, sigaranın çevresel etkilerine dair güçlü bir farkındalık çağrısı yapıyor.