INFLUENCER BLOG İLETİŞİM
MÜJDAT ATAMAN

MÜJDAT ATAMAN

MÜJDAT ATAMAN Eğitimci, Yazar

MÜJDAT ATAMAN
MÜJDAT ATAMAN Kimdir?

Müjdat Ataman, lisans eğitimini Hacettepe Üniversitesi’nde, yüksek lisansını ise Ankara Üniversitesi’nde Yaratıcı Drama alanında tamamladı. Eğitim hayatının ardından kariyerine öğretmenlik ve yöneticilik yaparak başladı; ilk olarak Bilkent Üniversitesi Hazırlık Okulu’nda (BLIS), ardından Özel İzmir SEV Okulları’nda görev aldı. Bu süreçte hem sınıf içi deneyim kazandı hem de yönetsel becerilerini geliştirdi. Eğitim yolculuğuna İstanbul’da Tarabya İngiliz Okulları’nda yönetici olarak devam etti. Sonrasında ise uzun yıllar boyunca Fide Okulları Koordinatörlüğü görevini üstlenerek, okul kültürünün ve öğretim programlarının gelişiminde aktif rol oynadı. Yaratıcı dramaya olan tutkusu onu sivil toplum alanında da aktif kıldı. Çağdaş Drama Derneği İzmir Şubesi’nin kuruculuğunu ve başkanlığını üstlendi. İstanbul Drama Sanat Akademisi’nde atölyeler yürüttü. Forum tiyatro, doğaçlama, anlatının dramatik yapısı ve alternatif eğitim yöntemleri üzerine çalışmalarıyla dikkat çekti. Eğitim kurumlarından sanat akademilerine, sivil toplum kuruluşlarından özel şirketlere kadar birçok farklı yapı için ihtiyaca özel tematik atölyeler tasarlamakta ve yürütmektedir. Yazarlık kariyeri de en az eğitimcilik yolculuğu kadar üretken olan Müjdat Ataman, eğitim ve çocuk gelişimi alanında kaleme aldığı kitaplarla geniş bir okuyucu kitlesine ulaştı.Başlıca eserleri arasında: Yaratıcı Yazma için Yaratıcı Drama Yaratıcı Türkçe Dersleri (PEGEM Akademi) Eğitim Gerçeğimiz, 112 Öğretmenliğime Notlar, Açılın Ben Çocuğum, Açılın Ben Öğretmenim (Elma Yayınevi) Ağlamıyorum Gözüme Eğitim Kaçtı (Doğan Kitap) Eyvah, Okuldan Arıyorlar! (Kronik Kitap) yer alır. Hem öğretmenlere hem ebeveynlere yönelik içerikleriyle; eğitim, yaratıcılık, çocukluk deneyimi ve ebeveynlik kesişiminde konuşmalar yapmaktadır.

Megaphone
MÜJDAT ATAMAN Konuşmacı Çözümleri

speaker
MÜJDAT ATAMAN Konuşma Başlıkları
Konuşma Konularına Genel Bakış

Bu başlık altındaki konuşmasında Müjdat Ataman, eğitimin özünde bir öğrenme yolculuğu olduğunu; ancak bu yolculuğun zaman içinde biçim değiştirdiğini vurguluyor. Kendi deneyimlerinden yola çıkarak, öğrenmenin yalnızca bilgi edinmek değil, aynı zamanda dönüşümle mümkün olduğunu anlatıyor. Kişinin kendini tanıması, inançlarını sorgulaması ve değişime açık olması gerektiğini savunan konuşmacı, değişimin korkutucu olabileceğini kabul ediyor; ancak bu korkunun üzerine gidildiğinde kişisel gelişim için büyük fırsatlar doğduğunu belirtiyor.

Konuşmada özellikle bireyin içindeki potansiyele ulaşmasının önemi vurgulanıyor. Müjdat Ataman, küçük bir kıvılcımın bile büyük dönüşümler yaratabileceğini ifade ediyor ve eğitimin bu dönüşümü mümkün kılacak en etkili alanlardan biri olduğunu dile getiriyor. Kurumların ya da bireylerin değişim yolculuğuna çıkmasının zorlayıcı olduğunu kabul eden konuşmacı, bu sürecin birlikte daha kolay ve anlamlı hale gelebileceğini hatırlatıyor. Eğitimde kalıcı etki yaratmak isteyen kurumlara ilham verici ve dönüşüm odaklı bir perspektif sunuyor.


Başarının İki Yüzü: Kazanırken Kaybedenler

Bu konuşmada izleyici, başarı kavramına dair çocukluk anılarından yola çıkan içten bir sorgulamaya davet ediliyor. Ailelerin ve toplumun başarıya yüklediği anlam, çocuklar üzerindeki beklentilerle örnekleniyor; iyi okullara gitmek, saygın meslekler edinmek ve maddi başarıya ulaşmak sanki tek yolmuş gibi sunuluyor. Ancak bu kazanma arzusunun çoğu zaman keyfi, oyunu ve yaşamın özünü kaybettirdiği vurgulanıyor. Kazanmak uğruna neyin gözden çıkarıldığını sorgulayan konuşma, başarıya dair ezberleri bozmayı amaçlıyor.

Konuşmacı, kaybetmenin her zaman olumsuz bir sonuç olmadığını, aksine kişisel gelişim ve içsel farkındalık için önemli bir alan sunduğunu savunuyor. Kazanmak ve kaybetmek arasındaki çizginin çok daha karmaşık ve insani olduğunu hatırlatıyor. Başarıyı yalnızca sonuç odaklı değil, yaşamdan alınan keyif ve anlamla birlikte değerlendirmeyi öneriyor. Bu başlık altındaki konuşma, özellikle kurumların başarıya bakışını dönüştürmek ve çalışanlarının yaşam dengelerini gözetmek isteyenler için düşündürücü bir içerik sunuyor.


Bir Kurumun Kültürünü Dönüştürmek

Bu başlık altındaki konuşmada kurumların iç işleyişine ve çalışan deneyimine dair samimi bir sorgulama yer alıyor. Konuşmacı, iş yerlerinin ne kadar neşeli, üretken ve insan odaklı olduğuna dikkat çekiyor; çalışanların kendilerini sıkışmış hissettiği, özel hayatları ile işleri arasında bocaladığı modern çalışma düzeninde kurumların atmosferini yeniden düşünmeleri gerektiğini vurguluyor. Verimlilikle birlikte mutluluğun, dostluğun ve samimiyetin de mümkün olduğunu hatırlatıyor.

Konuşma, kültür dönüşümünün hayal olmadığını, ancak bunun için cesaret, kararlılık ve bilinçli adımlar gerektiğini savunuyor. Küçük ama istikrarlı dokunuşlarla kurumların daha sıcak, insana değer veren ve gelişime açık ortamlara dönüşebileceği mesajı veriliyor. Kurum içi iletişimden yöneticilerin tutumuna kadar her unsurun bu dönüşümde rolü olduğuna dikkat çeken konuşma, çalışanların ve yöneticilerin birlikte daha anlamlı bir çalışma kültürü inşa etmesini teşvik ediyor.


Yaşam, İyi Oynayanların Kazandığı Kurgusal Bir Sahne

Bu konuşmada yaşam, bir tiyatro sahnesine benzetilerek ele alınıyor; her bireyin farklı alanlarda farklı roller üstlendiği, “rol tişörtleri” giydiği vurgulanıyor. Konuşmacı, pazarda, iş yerinde ya da sosyal ilişkilerde oynanan bu rollerin ardındaki gerçeğe bakmayı öneriyor. İletişim becerilerine, özellikle de zorlu konuları doğrudan ve göz temasıyla dile getirme cesaretine dikkat çekiliyor. Karşımızdakine ne söylemek istersek isteyelim, asıl kontrolün onun neyi almak istediğinde olduğuna işaret eden bu yaklaşım, hayatın etkileşimle kurulan bir “oyun” olduğunu ortaya koyuyor.

Konuşma, çatışmaların bu sahnede oyunu ilginç kılan vazgeçilmez öğeler olduğunu ve bu çatışmaların dönüştürücü, hatta neşeli deneyimlere evrilebileceğini savunuyor. “Warplank” olarak tanımlanan bir bakış açısı ya da teknik aracılığıyla bedenin etkin kullanımı, anın içinde kalabilme ve stratejik hamleler yapabilme becerileri öne çıkarılıyor. Yaşamın duygusal yönünü keyifli hale getirmenin mümkün olduğunu belirten konuşmacı, izleyiciyi bu kurguya dair farkındalığını artırmaya ve sahnedeki rolünü daha bilinçli oynamaya davet ediyor.


Dijital Dünyada Doğal Çocuk Yetiştirme Çabası

Bu başlık altındaki konuşmada, dijital çağda çocuk yetiştirmenin getirdiği yeni zorluklar ve ebeveynlikteki dönüşüm ele alınıyor. Hızla akan bilgi çağında, aileler neyin doğru olduğuna dair sayısız öneri ve kuralla karşı karşıya kalıyor. Özellikle ekranlara maruz kalma gibi günümüzün özgün ikilemleri, “doğal çocuk yetiştirme” kavramının anlamını yeniden sorgulatıyor. Konuşma, geçmiş nesillerin eksiklerini çocuklara telafi ettirme çabasının bireysel gerçekleri gölgede bırakabileceğine dikkat çekiyor.

Konuşmacımız, her çocuğun benzersiz ihtiyaç ve potansiyel taşıdığını hatırlatarak, ebeveynleri daha bilinçli ve esnek bir yaklaşıma davet ediyor. Çocuğun kendi doğasını, güvenini ve özgün yeteneklerini desteklemeye odaklanan bu bakış, kalıplardan çok ilişkiye değer veriyor. Konuşma, katı toplumsal beklentilerin ötesine geçerek, çocukların kendilerini keşfetmelerine alan tanıyan bir ebeveynlik anlayışını savunuyor.


Oyunun Gücü Adına

Bu konuşma, çocuk gelişiminde hayati rol oynayan oyunun, yetişkinlik ve özellikle iş yaşamında da ne kadar gerekli olduğunu ortaya koyuyor. Oyun yoluyla çocuklar sabretmeyi, motive olmayı, kaybetmeyi sindirmeyi ve kazanmayı yönetmeyi öğrenirken; bu beceriler sağlıklı sosyal ilişkilerin ve kişisel gelişimin temelini oluşturuyor. Konuşmacımız, aynı yetkinliklerin iş dünyasında da başarı için vazgeçilmez olduğunu vurguluyor.

Yetişkinlikte oyunla kurulan bu bağ zayıflıyor; çünkü iş yaşamındaki hiyerarşi, ciddiyet ve hata korkusu, doğal yaratıcılığı bastırıyor. Oysa kurum kültürüne oyun katmak; aidiyet, empati, iş birliği ve öğrenme isteğini yeniden canlandırıyor. Oyun temelli yaklaşımlar çalışanların kimliklerini rahatça ortaya koyabildiği, hiyerarşilerin yumuşadığı ve ortak mücadele ruhunun pekiştiği ortamlar yaratıyor. Konuşma, oyun kültürünün sadece eğlence değil; verimlilik, yenilikçilik ve bağlılık için de güçlü bir araç olduğunun altını çiziyor.


Öğretmen Mutfağı

Bu konuşma, öğretmenliği sadece bilgi aktarmakla sınırlı görmeyip onu ustalıkla icra edilen bir sanat dalı olarak ele alıyor. Dinleyicilere, hayatlarında iz bırakmış ya da öğrenme yolculuklarını sekteye uğratmış bir öğretmeni hatırlatarak başlıyor. Öğretmenlik, tutkuyla yapılan, sürekli gelişim ve öz değerlendirme gerektiren bir alan olarak tanımlanıyor. Konuşmacımız, öğretmenleri şeflere benzeterek yüzeysel bir fast food deneyimiyle, özenle hazırlanmış bir Michelin yıldızlı yemeği karşılaştırıyor; bu da iyi öğretmenliğin ne kadar planlama, beceri ve özen gerektirdiğini çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor.

Başarılı bir öğretmen sadece dersi anlatmakla kalmaz; etkili bir öğrenme ortamı oluşturur, pedagojik araçları ustalıkla kullanır ve öğrencilerine dokunabilmek için kendi pratiğini sürekli gözden geçirir. Tıpkı iyi bir şefin mutfağını her gün geliştirmesi gibi, nitelikli öğretmenler de sınıflarını birer öğrenme şölenine dönüştürür. Konuşma, öğretmenleri kendi "mutfaklarına" bakmaya, eğitim anlayışlarını zenginleştirmeye ve öğrencilere unutulmaz, lezzetli öğrenme deneyimleri sunmaya davet ediyor.


Yaratıcılığın Rüzgarı: Kışkırtma

Bu konuşma, yaratıcılığı doğuştan gelen bir ilham anı değil, zihinsel bir meydan okuma süreci olarak tanımlıyor. Konuşmacımız, zihnin ilk etapta kalıplaşmış ve kolay cevaplara yöneldiğini; bir kalemi sadece "yazmak için" var saymak gibi alışıldık tepkilerin yaratıcılığın önünde bir engel olduğunu vurguluyor. Gerçek yaratıcı düşüncenin, bu varsayımları sorgulayıp objeler arası ilişkilere farklı açılardan bakarak geliştiğini savunuyor. Zihni zorlamak, konfor alanının dışına çıkmak ve belirsizlikle yüzleşmek, yaratıcı sürecin temel adımları arasında yer alıyor.

Konuşmada, sıradan nesnelerin farklı bağlamlarda nasıl yeniden anlamlandırılabileceği üzerine kışkırtıcı sorularla yaratıcı düşüncenin nasıl tetiklenebileceği gösteriliyor. Bu süreçte karşılaşılan bilişsel rahatsızlık, aslında zihinsel dönüşümün başlangıcı olarak tanımlanıyor. Yaratıcılığın, konforlu ve tanıdık yollardan değil; zorlu, keşif gerektiren rotalardan geçtiği vurgulanıyor. Sonuç olarak konuşma, yeniliğin ve içgörünün, ancak sıradan düşünce kalıplarını kışkırtarak mümkün olabileceğini ortaya koyuyor.

MÜJDAT ATAMAN
MÜJDAT ATAMAN Kimdir?

Müjdat Ataman, lisans eğitimini Hacettepe Üniversitesi’nde, yüksek lisansını ise Ankara Üniversitesi’nde Yaratıcı Drama alanında tamamladı. Eğitim hayatının ardından kariyerine öğretmenlik ve yöneticilik yaparak başladı; ilk olarak Bilkent Üniversitesi Hazırlık Okulu’nda (BLIS), ardından Özel İzmir SEV Okulları’nda görev aldı. Bu süreçte hem sınıf içi deneyim kazandı hem de yönetsel becerilerini geliştirdi.

Eğitim yolculuğuna İstanbul’da Tarabya İngiliz Okulları’nda yönetici olarak devam etti. Sonrasında ise uzun yıllar boyunca Fide Okulları Koordinatörlüğü görevini üstlenerek, okul kültürünün ve öğretim programlarının gelişiminde aktif rol oynadı.

Yaratıcı dramaya olan tutkusu onu sivil toplum alanında da aktif kıldı. Çağdaş Drama Derneği İzmir Şubesi’nin kuruculuğunu ve başkanlığını üstlendi. İstanbul Drama Sanat Akademisi’nde atölyeler yürüttü. Forum tiyatro, doğaçlama, anlatının dramatik yapısı ve alternatif eğitim yöntemleri üzerine çalışmalarıyla dikkat çekti.

Eğitim kurumlarından sanat akademilerine, sivil toplum kuruluşlarından özel şirketlere kadar birçok farklı yapı için ihtiyaca özel tematik atölyeler tasarlamakta ve yürütmektedir.

Yazarlık kariyeri de en az eğitimcilik yolculuğu kadar üretken olan Müjdat Ataman, eğitim ve çocuk gelişimi alanında kaleme aldığı kitaplarla geniş bir okuyucu kitlesine ulaştı.
Başlıca eserleri arasında:

  • Yaratıcı Yazma için Yaratıcı Drama

  • Yaratıcı Türkçe Dersleri (PEGEM Akademi)

  • Eğitim Gerçeğimiz112 Öğretmenliğime NotlarAçılın Ben ÇocuğumAçılın Ben Öğretmenim (Elma Yayınevi)

  • Ağlamıyorum Gözüme Eğitim Kaçtı (Doğan Kitap)

  • Eyvah, Okuldan Arıyorlar! (Kronik Kitap) yer alır.

Hem öğretmenlere hem ebeveynlere yönelik içerikleriyle; eğitim, yaratıcılık, çocukluk deneyimi ve ebeveynlik kesişiminde konuşmalar yapmaktadır.

MÜJDAT ATAMAN kurumunuza ilham vermek için hazır!
Farklı çözümleri ile davet etmek için:

Formu Doldurun

Bize +90 212 401 35 45 numaralı telefondan ulaşabilir veya info@speakeragency.com.tr mail adresi üzerinden iletişime geçebilirsiniz.

mikrofon arkaplan
Send Plane iletişime geçin
İletişime geçin
Formunuz başarıyla gönderilmiştir.