Speaker Agency çatısı altındaki bu değerli konuşmasında Şengül Hablemitoğlu, sevilen birini kaybettikten sonra yaşanan yas sürecine dair duygusal, fiziksel ve ruhsal değişimlerin birey üzerindeki etkilerini ele alıyor. Yasın, sadece bir kaybın ardından gelen acı değil; aynı zamanda kişinin tüm yaşamını yeniden kurgulamasını gerektiren karmaşık bir süreç olduğunu vurguluyor. Günlük yaşamın anlamını yitirdiği, en basit zevklerin bile anlamını kaybettiği bu dönemde, insanın içsel dengesini bulmasının neden bu kadar güç olduğuna açıklık getiriyor.
Bu konuşma, yaz sürecinin dönüştürücü yönüne de ışık tutuyor. Hablemitoğlu, bireyin zamanla kaybı anlamlandırma çabası içinde yeni bir dengeye ulaşabileceğini ve bunun kişisel gelişim açısından nasıl bir potansiyel taşıdığını ortaya koyuyor. Son yıllarda bu alanda yapılan bilimsel çalışmalar ışığında yasın artık daha derinlikli ve bireye özgü bir biçimde değerlendirildiğini, paylaşmanın ve konuşmanın bu sürecin en güçlü destekleyicilerinden biri olduğunu anlatıyor. Yasın bir son değil; dönüşümle birlikte gelen yeni bir başlangıç olabileceğini hatırlatıyor.
Toplumsal Cinsiyet, Eşitlik ve Çeşitlilik
Toplumsal cinsiyet eşitliği, yalnızca bireysel hakların korunması açısından değil, aynı zamanda sürdürülebilir kalkınmanın ve barışçıl toplumların inşası için de kritik bir rol oynar. Bu konuşmada, toplumsal cinsiyete dair bilinçli ya da bilinçsiz önyargıların, kadınların işe alım süreçlerinden liderlik pozisyonlarına kadar birçok alanda nasıl engeller yarattığı ele alınıyor. Fark edilmesi dahi güç olan bu kalıp yargıların, kadınların potansiyellerini gerçekleştirmelerinin önündeki en temel engellerden biri olduğu vurgulanıyor.
Küresel verilere ve Birleşmiş Milletler’in yürüttüğü güncel araştırmalara dayanan bu konuşma, çeşitlilik göstergelerinin kapsamını ve önemini detaylandırıyor. Kadınların iş yaşamındaki deneyimlerinin homojen olmadığını, kesişen kimlikler ve yapısal eşitsizliklerle birlikte değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Eşitlik politikalarının şirketlerin hem iç yapısını hem de rekabet gücünü nasıl dönüştürdüğüne dikkat çekiliyor; adil temsil, ücretlendirme ve kadınların liderlik yolculuklarının desteklenmesi konularında ilham verici bir vizyon sunuluyor.
Belirsizlik Karşısında Güven
Belirsizlik, tahmin edilemezliğin yarattığı boşlukla insanları çaresizliğe sürüklerken, güven ise bu boşluğun en sağlam panzehiri olarak öne çıkıyor. Bu konuşma, belirsizlikle kuşatılmış günümüzde bireylerin ve kurumların nasıl sağlam bir güven zemini oluşturabileceğini mercek altına alıyor. Pandemiyle birlikte daha da görünür hale gelen karmaşık krizlerin, bireysel ve toplumsal düzeyde yarattığı güven ihtiyacı tüm boyutlarıyla ele alınıyor.
Güvenin, sadece kişiler arasında değil; sistemler, kurumlar ve toplum genelinde nasıl inşa edildiği ve belirsizlikle başa çıkmada ne kadar kritik bir rol üstlendiği verilerle aktarılıyor. Araştırmalardan yola çıkılarak güvenin yenilik, istikrar, sağlık ve dayanıklılık üzerindeki etkisi açıklanıyor. Bu konuşma, hem belirsizlikten doğan stresin zihinsel süreçlerimizi nasıl etkilediğini hem de çağdaş güven araştırmalarının sunduğu çözümleri ortaya koyarak dinleyiciyi belirsizliği yönetmenin yolları üzerine düşünmeye davet ediyor.