Sosyal medyada etki alanı yüksek ve kendi alanında fikir lideri konuşmacılar ile markaları dijital proje iş birlikleri ve marka elçilikleri kapsamında bir araya getirerek markaların iş sonuçlarına katkı sağlayan projeler geliştiriyoruz.
Sürdürülebilirlik Çalışmaları Tüketicide Karşılık Buluyor Mu
Sürdürülebilirlik Çalışmaları Tüketicide Karşılık Buluyor Mu?
Tüketiciler sürdürülebilirlik çalışmalarına nasıl tepki veriyor? Greenwashing riski, şeffaflık ve marka güveni ekseninde sürdürülebilirlik stratejinizi güçlendirmek için ipuçları.
Sürdürülebilirlik, markaların itibarı, müşteri bağlılığı ve tercih edilme sebepleri açısından da önemli hâline geldi. Ancak asıl soru şu: Markaların bu yönde yaptığı çalışmalar, tüketici gözünde gerçekten karşılık buluyor mu?
Yeşil ambalaj ya da geri dönüşüm mesajlarıyla değil, gerçek etki yaratan, stratejiye entegre edilmiş uygulamaların nasıl hayata geçirilebileceğini sahneden aktaran sürdürülebilirlik konuşmacıları, tüketici nezdinde sürdürülebilirlik algısının nasıl şekillendiğine ve bu algıyı güçlendirecek doğru yaklaşımlara odaklanır.
Sürdürülebilirlik Tüketici Nezdinde Ne Kadar Anlamlı?
Sürdürülebilirlik kavramı çevre odaklı politikalardan çıkıp marka bütünlüğünün de merkezine yerleşmiş durumda. Yine de tüketici nezdinde bu kavramın gerçekten karşılık bulup bulmadığı hâlâ tartışma konusu. Artık ürün ya da hizmetin sürdürülebilir olduğunu iddia etmek yeterli değil; tüketici bu iddianın içini görmek, hissetmek ve ölçmek istiyor.
Tüketici açısından sürdürülebilirliğin anlam kazanabilmesi için markaların şu yaklaşımları benimsemesi gerekiyor:
Karbon ayak izi azaltımı, su tasarrufu, geri dönüştürülen materyal oranı gibi verileri şeffaf şekilde sunmak, algının gücünü artırır.
Yeşil logo, yaprak desenli ambalaj ya da “eco” kelimesi artık güven oluşturmuyor. Bilinçli tüketici bu yüzeysel unsurların ötesini talep ediyor.
Tüketiciler sosyal medya üzerinden sürdürülebilirlik vaatlerini yakından takip ediyor. Tutan ya da tutmayan sözlerin dijital hafızada kalıcı olduğunu unutmamalısınız.
Tüm marka iletişiminizin sürdürülebilirlik ekseninde tutarlı olması gerekir. Aksi takdirde greenwashing algısı oluşabilir ve bu, geri dönülmesi zor bir güven kaybına yol açar.
Tüketici, %100 sürdürülebilir olunmasını değil, sürekli dönüşüm ve iyileştirme iradesi görmeyi bekler.
Sürdürülebilirliği çevre temelli bir söylem olarak değil, iş yapış biçimlerinin, liderliğin ve toplumun dönüşümünü etkileyen sistemsel bir paradigma olarak ele alan Dr. Çağla Gül Şenkardeş, tüketici davranışı üzerine yaptığı analizlerle, markaların dönüşüm süreçlerinde hangi adımların karşılık bulduğunu güçlü verilerle anlatıyor. Kapsayıcı, teknolojiyi entegre eden ve sosyal etkiyi merkeze alan yaklaşımıyla kurumunuza ilham vermesi için Dr. Şenkardeş’i konuşmacı olarak davet edebilirsiniz.
Dr. Çağla Gül Şenkardeş’in Speaker Agency YouTube kanalımız için hazırladığı “Sürdürülebilirlik” videosunu da mutlaka izleyin deriz. Tüketici nezdinde gerçek karşılık bulan adımlar, kurum içi sorumluluklar ve sosyal etkiyi merkezine alan güçlü bir anlatım sizleri bekliyor.
Tüketici Nezdinde Sürdürülebilirliğin Karşılık Bulması İçin 5 Strateji
Şeffaflık güven yaratır.
Greenwashing yerine gerçek etki.
Sosyal ve ekonomik katkı da önemli.
Sadakat ve sürdürülebilirlik arasında bağ kurun.
Nesiller arası farklılıkları anlayın.
Şeffaflık Güven Yaratır
Tüketiciler artık “biz çevre dostuyuz” cümlesinden çok daha fazlasını talep ediyor.
Markalar şeffaflık konusunda şu adımları atabilir:
Karbon ayak izi azaltımı, enerji tasarrufu, geri dönüştürülmüş malzeme oranı gibi rakamlarla beyanları desteklemelisiniz.
Tüketici, karmaşık sürdürülebilirlik raporlarını değil; açık, sade ve anlaşılır açıklamaları tercih ediyor. Anlaması kolay olan veri, daha çok güven yaratır.
Sürdürülebilirlik hedeflerinizi, ilerleme raporlarınızı ve bağımsız denetim sonuçlarınızı sürekli güncel tutarak paylaşmalısınız.
Tüketici samimi çabayı anlar ve takdir eder. Olduğundan fazlasını sunmaya çalışmak, şeffaflık ilkesini zedeler.
Greenwashing Yerine Gerçek Etki
“Doğaya saygılıyız” ya da “yeşil teknoloji kullanıyoruz” gibi ifadeler, içi doldurulmadığında tüketicide ters tepki yaratabiliyor. Hatta Z kuşağı, sürdürülebilirlik vaatlerinin arkasında anlam, eylem ve toplumsal fayda görmek istiyor. Bu noktada greenwashing yani yeşil badana riskine düşmeden, gerçek etki yaratacak stratejiler hayata geçirilmeli.
Gerçek etki için markaların şu konulara odaklanabilir:
Sürdürülebilirlik, üretimden insan kaynaklarına kadar tüm birimlerin ortak sorumluluğudur.
Tek başına dış görünüş değil, üretim süreçlerinden lojistiğe kadar her adımda çevresel etkileri azaltmaya çalışmalısınız.
Kadın istihdamı, adil ticaret, yerel üretici destekleri gibi toplumsal konular da sürdürülebilirlik stratejinizin parçası olmalı.
Unutmayın, çevresel etki yaratmak; itibar, müşteri bağlılığı ve çalışan motivasyonu açısından büyük önem taşır. Bu yüzden sürdürülebilirlik, gerçek eylemle ve sahici anlatımla desteklendiğinde güçlü bir marka mirası oluşturur.
Sürdürülebilirlik stratejilerinin tüketicide nasıl yankı bulduğunu anlamak için ise, tüketim kültürünün sosyolojik altyapısını da kavramak gerekiyor. İşte tam bu noktada Prof. Dr. Zafer Yenal devreye giriyor.
Akademik birikimi ve saha gözlemleriyle tüketim davranışlarını analiz ediyor; neden bazı söylemler karşılık bulurken bazılarının “greenwashing” algısı yarattığını net örneklerle açıklıyor. Bu içgörüleri kurumunuzun sürdürülebilirlik yaklaşımına taşımak isterseniz, Prof. Yenal’ı etkinliğinize davet edebilirsiniz.
Dilerseniz öncesinde Prof. Dr. Zafer Yenal’ın “Sürdürülebilirlik: Nasıl Bir Dünya? Nasıl Bir Gelecek?” başlıklı konuşmasını Speaker Agency youtube kanalımızdan izleyebilirsiniz.
Sosyal ve Ekonomik Katkı da Önemli
Markalar, sürdürülebilirliği bütüncül anlayışla ele almak istiyorsa toplumsal katkı başlığını görmezden gelemez. Bu başlık altında şu yaklaşımlar tüketicide karşılık bulabilir:
Kadın istihdamını artıran, çeşitlilik ve kapsayıcılığı önceleyen uygulamalar, iç ve dış paydaşlar nezdinde güven inşa eder.
Tedarik zincirinde çocuk işçi çalıştırılmadığı, adil ücret politikası uygulandığı gibi temel insan haklarına uygunluğu ortaya koymalısınız.
Global markaların yerel üreticilerle iş birliği yapması, ekonomik katkı sağlarken tüketicide de pozitif algı yaratır.
Eğitim, sağlık, afet dayanıklılığı gibi alanlarda sosyal fayda sağlayan iş birlikleri kurarak değer üretmelisiniz.
Unutulmamalıdır ki tüketici satın alırken nelere ortak olduğunu da önemsiyor. Bu yüzden sürdürülebilirlik stratejileri, ekonomik adalet ve toplumsal fayda ile tamamlandığında gerçek etki yaratır. Sürdürülebilirlik politikalarının sosyal ve ekonomik yönlerine odaklanarak, markaların toplumla da nasıl bağ kurabileceğini sahici örneklerle anlatan Dr. Ahmet Aydemir bu bağlamda, genç tüketicilerin beklentilerini ve kurumsal sadakat ile sürdürülebilirlik arasındaki ilişkiyi aktarıyor. Markanızın çevresel etki kadar toplumsal değer yaratmasına katkı sunmak isterseniz Ahmet Aydemir’i konuşmacı olarak davet edebilirsiniz.
Dr. Ahmet Aydemir’in “Sürdürülebilir Kalkınma, Barış, Adalet ve Güçlü Kurumlar İçin Ortaklıklar” başlıklı Speaker Agency youtube kanalımızdaki videosu değer üretmeye odaklı bir yol haritası sunuyor.
Sadakat ve Sürdürülebilirlik Arasında Bağ Kurun
Sürdürülebilirliği stratejinizin merkezine yerleştirdiğinizde sadık müşteri kitlesi de kazanırsınız. Z kuşağı ve Y kuşağı tüketiciler, değerleri olan markalarla uzun süreli ilişki kurmak istiyor.
Sadakati sürdürülebilirlik ekseninde inşa etmek için şunlara göz atabilirsiniz:
Tüketiciye markanızın dünya görüşünü de anlatmalısınız. Ortak değerler, güçlü ve sağlam bağ yaratır.
Puan ya da indirim sisteminin ötesinde, sürdürülebilir seçimleri teşvik eden ödül sistemleri geliştirebilirsiniz (örneğin tekrar kullanılabilir ambalaj tercih eden müşterilere özel teklifler).
Tüketicinin yaptığı her sürdürülebilir tercihin etkisini görünür kılmak (örneğin “bu ürünü seçerek 5 litre su tasarrufu sağladınız” demek) aidiyet duygusunu artırır.
Sadakat, iyi bir amaçtan doğar. Markanızı o amaca sahip çıkan, sahici değer sistemiyle anlatırsanız tüketicinin gönlünde kalıcı yer edinirsiniz. Sürdürülebilirlik iletişimini empati, değerler ve etik çerçeve üzerinden ele alan Prof. Dr. Itır Erhart, sadakat, kapsayıcılık ve topluluk oluşturma gibi kavramları sürdürülebilirlik stratejilerine entegre ederek, markaların tüketiciyle duygusal bağ kurmasını mümkün kılıyor.
Genç kuşaklara yönelik etkili sosyal etki projeleriyle tanınan Prof. Erhart’ı kurumunuza davet ederek markanızın değer temelli iletişimini derinleştirebilirsiniz.
Nesiller Arası Farklılıkları Anlayın
Sürdürülebilirlik algısı kuşaktan kuşağa farklılık gösterir. Her tüketici aynı noktadan bakmaz; bu nedenle markaların farklı yaş gruplarına göre iletişim dili, içerik tonu ve önceliklendirme stratejisi geliştirmesi gerekir.
İşte nesiller arası farkındalık için dikkat edilmesi gereken bazı temel noktalar:
Z Kuşağı (1997 sonrası doğanlar): En bilinçli ve sorgulayıcı kuşaktır. Markalardan çevresel etkilerini açıklamalarını, sosyal sorumluluk projelerine aktif katılım göstermelerini ve etik üretim politikalarını belgeleriyle sunmalarını beklerler. Şeffaflık onlar için ilk şarttır.
Y Kuşağı (1981–1996): Deneyim odaklı ve teknolojiyle iç içe bir kuşaktır. Sürdürülebilir markalara bağlılık geliştirme olasılıkları yüksektir, ancak bu sadakati kazanmak için hikâye, samimiyet ve değer odaklılık önemlidir.
X Kuşağı (1965–1980): Uygun fiyat ve işlevselliği önceleyen bir yapıdadır. Sürdürülebilirliğe dair değer önerisinin doğrudan fayda ve tasarruf ile ilişkilendirilmesi gerekir.
Baby Boomer Kuşağı (1946–1964): Gelenekselci yapıya sahiptir. Onlara hitap eden sürdürülebilirlik dili daha sade ve güven veren bir üslup taşımalıdır. Kurumsal geçmiş, sadakat ve sorumluluk bilinci bu grupta daha çok karşılık bulur.
İklim krizi, toplumsal eşitsizlikler ve dönüşen tüketici beklentileri... Bu dönüşümü anlamlandırmak ve harekete geçmek istiyorsanız, sürdürülebilirlik konuşmacıları ile tanışmanın tam zamanı. Sosyal etki, yeşil teknolojiler, etik liderlik ve sürdürülebilir kalkınma gibi alanlarda derin bilgi ve ilham sunan uzman konuşmacılarımız, kurum içi farkındalığı artırırken, stratejik vizyonunuzu da güçlendiriyor.
Sizler de Speaker Agency aracılığıyla etkinliklerinize değer katmak, çalışanlarınıza ilham vermek ve markanızı sürdürülebilir geleceğe taşımak için alanında öncü konuşmacılarımızı kurumunuza davet edebilirsiniz.
Kaynaklar
Karatepe, S., & Karaköse, S. (2024). SürdüRÜLEBİLİRLİK KAVRAMININ TÜKETİCİLER AÇISINDAN İNCELENMESİ. Nişantaşı Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 12(Özel Sayı), 413-430.
Yeni, O. (2014). Sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir kalkinma: bir yazin taramasi. Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 16(3), 181-208.
Demirci, K. (2021). Sürdürülebilir geleceğin önündeki tehdit: Yeşil boyama (greenwashing) Türkiye kentleri üzerinden bir değerlendirme. Kent ve Çevre Araştırmaları Dergisi, 3(2), 34-55.
Aydın, S., & Tufan, F. (2018). Sürdürülebilirlik ve yeşil kavramları bağlamında y kuşağının satın alma davranışları. Selçuk İletişim, 11(2), 397-420.
Özgül, B., & Gürol, Y. (2019). Kurumsal sürdürülebilirlikte sürdürülebilir insan kaynakları yönetiminin rolü üzerine bir içerik analizi. Doğuş Üniversitesi Dergisi, 20(1), 107-126.