Sosyal medyada etki alanı yüksek ve kendi alanında fikir lideri konuşmacılar ile markaları dijital proje iş birlikleri ve marka elçilikleri kapsamında bir araya getirerek markaların iş sonuçlarına katkı sağlayan projeler geliştiriyoruz.
Dünya ekonomisi, belirsizlikler ve dönüşümler çağından geçerken, finansal stratejiler de yeni dinamiklere adapte olmak zorunda. Etki yatırımları, sürdürülebilir büyüme modelleri ve küresel ekonomi politikalarındaki değişimler, yatırımcıların ve ekonomistlerin odağında yer alıyor. Bu bağlamda
Speaker Agency olarak düzenlediğimiz etkinliğimizde çok değerli Fazıl Oral, İlkay Demirdağ ve Gizem Öztok Altınsaç gibi alanında uzman isimler, ekonomi ve finans dünyasının geleceğine dair kritik perspektifler sundu.
Küresel ticaret savaşlarından enflasyon yönetimine, yatırım stratejilerinden ekonomik risklere kadar geniş bir çerçevede gerçekleşen bu konuşmalar, finans dünyasında yeni yol haritalarının çizilmesine katkı sağlıyor.
Peki, Türkiye ve Dünya ekonomisini neler bekliyor? Etki yatırımları, geleneksel finans modellerini nasıl değiştirebilir? Etkiliğimizden öne çıkan ekonomi ve finans alanında uzman isimlerin değerlendirmeleri ışığında, ekonominin geleceğine dair detayları sizlerle paylaşacağız.
Ekonomi & Finans: Geleceğin Şifreleri ve Küresel Trendler - Fazıl Oral
Günümüz dünyasında ekonomi ve finans, sayılarla ifade edilen bir alan olmaktan çıkıp jeopolitik gelişmeler, teknolojik dönüşümler ve sosyal değişimlerle iç içe geçmiş bir yapıya bürünüyor.
Speaker Agency konuşmacılarından Fazıl Oral, küresel ekonomik trendleri, geçmişten bugüne gelen büyük dalgalanmaları ve geleceğe dair öngörüleri titizlikle analiz eden uzman isimlerden biri.
Fazıl Oral, dünyanın içinde bulunduğu dört büyük ekonomik çıkmazdan bahsederken, çözüm yolları üzerine de çarpıcı yorumlar yaptı. İşte, ekonomi ve finans dünyasını derinden etkileyecek bazı kritik noktalar:
Borç Krizi: Dünyanın Faturası Yeni Kesiliyor
Küresel borçluluk oranlarının 1990’larda %27 seviyelerindeyken, bugün %60’a kadar yükseldiğini vurgulayan Oral, “Faturayı henüz ödemedik, şimdi ödeme zamanı” diyerek sürecin daha da zorlu olacağına dikkat çekiyor. ABD’nin sadece 2025’te 1 trilyon dolar faiz ödemesi yapacağını belirten Oral, borç krizinin kısa vadede çözülmeyeceğini ifade ediyor.
Küresel Enflasyon: Yeşil Enerji ile Yeni Bir Dönem
Yeşil enerji dönüşümünün maliyetinin 100 trilyon doları bulacağını belirten Fazıl Oral, bu dönüşümün kaçınılmaz olduğunu ancak vergiler ve enflasyon üzerinden büyük ekonomik baskılar getireceğini söylüyor. “Herkes yeşil enerji istiyor ama faturayı ödeyecek miyiz?” sorusu, önümüzdeki yıllarda ekonomi politikalarının merkezinde olacak gibi görünüyor.
Jeopolitik Riskler ve Küresel Ticaret
Fazıl Oral’ın vurguladığı bir diğer konu, küresel ticarette artan korumacılık ve ticaret savaşlarının etkileri. “Gümrük tarifeleri asla tek taraflı olmaz, sen üç yaparsan, ben beş yaparım” diyerek, ticaretteki bu gerilimlerin uzun vadede dünya ekonomisini nasıl etkileyeceğine dair öngörülerini paylaşıyor.
Zenginlerden Vergi Alınabilir mi?
Dünyadaki 3000 milyarderin toplam 13 trilyon dolarlık servetinin, küresel vergi tartışmalarının odağında olduğunu ifade eden Fazıl Oral, varlık vergisinin bir çözüm olup olmayacağının büyük bir soru işareti olduğunu söylüyor. Ancak “zenginlerden vergi alabilir miyiz?” sorusuna cevabı net: “Alamazsınız.”
Büyük Dalgalanmalara Hazır Olun
Tarihsel verileri baz alarak 1870’lerden günümüze ekonomik döngüleri ele alan Fazıl Oral, ekonominin büyük trendlerini anlamanın, geleceği okumada kritik rol oynadığını vurguluyor. “Bugün yaşananlar yeni değil, insanlık olarak benzer krizleri defalarca aştık” diyen Fazıl Oral, önümüzdeki dönemde ekonomide büyük dalgalanmalar yaşanacağını ancak bunların üstesinden gelmenin mümkün olduğunu belirtiyor.
Yeni Ekonomi Modeli: Etki Odaklı Yatırım ve Geleceğin Finans Düzeni - İlkay Demirdağ
Dünya hızla değişiyor ve geleneksel ekonomi modelleri, bu değişime ayak uydurmakta zorlanıyor. Artık yalnızca finansal getiri odaklı yatırımlar yeterli değil; içinde yaşadığımız ekosistemi ve toplumsal dengeleri koruyacak bir yatırım anlayışına ihtiyacımız var. Etki yatırımı, işte tam da bu noktada devreye giriyor.
Speaker Agency olarak, ekonomi ve finans alanındaki en önemli konuşmacıları bir araya getirdiğimiz etkiliğimizde, sektörün önde gelen isimlerinden biri olanİlkay Demirdağ’ın etki odaklı yatırım üzerine söylediklerini etkinliğimize katılamayan sizler için derledik.
Geleneksel Ekonomik Model Artık Yetersiz
İlkay Demirdağ’a göre dünya, karmaşık, bağlantılı ve sınırlı bir sistem. Ancak mevcut ekonomik düzen, dünyayı bölünebilir, ayrılabilir ve sonsuz gibi görerek hareket ediyor. İşte tam da bu nedenle, ekonomik sistemimiz günümüzün küresel sorunlarına çözüm üretmekte zorlanıyor.
Peki, hangi faktörler bu sistemin artık sürdürülemez hale gelmesine neden oldu?
Artan belirsizlik ve öngörülemezlik: Küresel riskler artık birbirini tetikliyor. Eskiden bir şirket sadece kendi sektöründeki riskleri yönetirdi; oysa şimdi sosyal, ekonomik, ekolojik ve politik riskler iç içe geçmiş durumda.
Küresel gelir adaletsizliği: Dünyanın en zengin %1’lik kesimi, toplam servetin %82’sine sahip. Bu, yalnızca ekonomik sorun değil; sosyal ve politik istikrarsızlığı tetikleyen faktör.
Doğal kaynakların tükenmesi: Geleneksel ekonomi, büyüme ve kar maksimizasyonu odaklıdır. Ancak bu model, fosil yakıtların aşırı kullanımı, ormansızlaşma ve tarım arazilerinin yok edilmesi gibi sonuçlara yol açarak iklim krizini daha da derinleştiriyor.
Ulusallaşma trendleri: Küreselleşmenin hız kesmesi ve ülkelerin kendi ekonomik bağımsızlıklarını artırma çabaları, uluslararası iş birliklerini zorlaştırıyor.
Yeni Ekonomi Modeli: Etki Odaklı Yatırım Neden Önemli?
Demirdağ, bu krizleri çözebilmenin yolunun yeni bir ekonomi modeline geçmek olduğunu vurguluyor. Bu modelin temel unsurları ise şöyle:
Lineer ekonomiden döngüsel ekonomiye geçiş: Geleneksel ekonomi girdi-çıktı mantığıyla çalışırken, yeni model sürdürülebilirlik ve yeniden kullanım prensiplerine dayanmalı.
Kısa vadeli bakış açısından uzun vadeli stratejilere geçiş: Şirketler ve yatırımcılar, sadece hızlı kazanç yerine geleceğe yönelik uzun vadeli değer yaratma odağında hareket etmeli.
Sermayedar odaklı ekonomiden paydaş ekonomisine geçiş: Kar maksimizasyonu yerine çevresel ve sosyal etkiler de dikkate alınmalı.
Etki Yatırımı: Sadece Bir Trend mi, Yoksa Gerçek Bir Değişim mi?
Demirdağ, etki yatırımı kavramının sıkça kurumsal sosyal sorumluluk projeleriyle karıştırıldığını belirtiyor. Oysa etki yatırımcıları, finansal getiri hedefinden vazgeçmiyor, ancak bunu yaparken yatırımlarının topluma ve çevreye olan etkisini ölçümleyerek hareket ediyorlar.
Niyet: Yatırım yapılırken, baştan topluma ve çevreye pozitif etki yaratma amacı belirlenmeli.
Ölçümleme: Etki, belirli metriklerle ölçülmeli ve düzenli olarak raporlanmalı.
Sürekli takip: Etki yatırımı statik bir süreç değil; zamanla gelişen, öğrenilen ve adapte edilen bir sistem olmalı.
Doğaya ve Geleceğe Yatırım Yapmak
Demirdağ, konuşmasını şu önemli noktaya vurgu yaparak tamamlıyor:
"Dünyadaki en değerli varlık sınıfı nedir?"
Bu soruya birçok kişi hisse senetleri, gayrimenkul veya emtialar gibi yanıtlar verse de, gerçek cevap doğanın kendisi.
Dünya ekonomisinin %50’si doğaya bağımlı.
Doğa tabanlı ekonomik büyüklük 125-140 trilyon dolar arasında.
Geleneksel finans sistemi, doğayı dışsal faktör olarak ele alıyor. Oysa doğa, ekonomik sistemin tam merkezinde olmalı. Yeni finansal modellerde, doğa bir externality değil, bir internality olarak kabul edilmeli.
Geleceğin Ekonomi Modeli Nasıl Şekillenecek?
Dünya büyük değişimin eşiğinde. Finans ve ekonomi alanında geleceği şekillendirecek olanlar, yalnızca kısa vadeli kar maksimizasyonuna odaklanan yatırımcılar değil; etki yaratmayı odağına alan finansçılar, girişimciler ve politika yapıcılar olacak.
Biz de Speaker Agency olarak, sürdürülebilir finans, etki yatırımı ve yeni ekonomi modelleri üzerine uzman finans ve ekonomi konuşmacıları ile sizleri bir araya getirmeye devam ediyoruz. İlkay Demirdağ, Fazıl Oral ve Gizem Öztok Altınsaç gibi alanında uzman isimlerin fikirleriyle, geleceğe daha bilinçli adımlar atmayı hedefliyoruz.
Küresel Ekonomi ve Türkiye: Gizem Öztok Altınsaç’ın Perspektifinden 2025 Değerlendirmesi
Ekonomi & Finans dünyasında derin analizleriyle öne çıkan konuşmacılarımızdan Gizem Öztok Altınsaç, 2025 ve sonrasına yönelik küresel ekonomik gelişmeleri ve Türkiye ekonomisinin gidişatını değerlendirdi. ABD, Çin, Avrupa ve Türkiye’nin ekonomik politikaları üzerine detaylı açıklamalarda bulunan Altınsaç, dış ticaret, faiz politikaları, enflasyon, büyüme dinamikleri gibi birçok kritik konuya değindi. Etkinliğimizde öne çıkan konu başlıkları ise şu şekilde:
ABD Ekonomisi ve Trump Politikalarının Etkisi
Altınsaç, ABD’nin dış ticaret açığı ve küresel ekonomideki rolü hakkında önemli tespitlerde bulunuyor:
"Bir devlet politikası aslında sadece Trump'la ilgili değil. Bu, ABD’nin genel bir tercihi. Uzunca bir süredir dış ticaret açığı vermeye başlamış bir ekonomi var."
ABD ekonomisinin küreselleşmeden yeterince faydalanamadığını belirten Altınsaç, Trump’ın ikinci döneminde dış ticaret politikalarının arz şoku yaratacak şekilde yeniden şekilleneceğini öngörüyor:
"Bu yeni ikinci versiyonda aslında bu, bir gümrük vergisi formunda arz şoku. Bunun sonucu nedir? Büyüme baskılanıyor olacak, enflasyon yükseliyor olacak."
Özellikle ABD-Çin ticaret savaşı konusuna da değinen Altınsaç, ABD’nin Çin’e olan ekonomik baskısını sürdürdüğünü, ancak Çin’in yüksek teknoloji yatırımlarıyla bu baskıya karşı stratejik hamleler geliştirdiğini vurguluyor.
"Çin, teknoloji üreterek ticaret savaşlarına daha modern bir yanıt veriyor. ABD'nin başındaki lider kim olursa olsun, Çin’in stratejisi değişmeyecek."
Avrupa Ekonomisi: Almanya ve Fransa Krizde mi?
Avrupa ekonomisinin içinde bulunduğu durumu değerlendiren Altınsaç, özellikle Almanya’nın büyüme modelinin çöktüğünü ifade ediyor:
"Rusya-Ukrayna savaşı Almanya'yı çok vurdu. Almanya'nın sanayi üretimi tamamen enerjiye dayalı ve asla çeşitlendirmeye gitmemiş bir ekonomi var."
Aynı şekilde, Fransa ve Almanya’nın rekabet gücünü kaybettiğini belirten Altınsaç, Avrupa’nın lider üretemeyen bir bölge haline geldiğine dikkat çekiyor:
"Avrupa'nın durumu sıkıntılı. 2-3 yıldır lider üretemeyen bir bölge. Para politikası bir tarafta, maliye politikası ayrı bir tarafta, çok problem yaratıyor."
Türkiye Ekonomisi: 2025 ve Sonrası İçin Kritik Süreç
Altınsaç, Türkiye’nin enflasyonla mücadelesinde üç aşamalı bir süreçten geçtiğini belirtiyor:
"70'lerden 40'lara geldik. İkinci faz 30'lara, üçüncü faz ise 20'lere doğru çekmek olacak. 2026'ya girerken tekrar kritik bir dezenflasyon sürecine gireceğiz."
Ancak bu süreçte para politikasının tek başına yeterli olmayacağını, yapısal reformların devreye girmesi gerektiğini vurguluyor:
"Bu var olan program, para politikası güdümünde devam eden bir program. Yapısal ayağı eksik. Dolayısıyla tam anlamıyla bütünsel bir program diyemiyoruz."
Türkiye’nin bütçe disiplini, faiz politikası ve kredi notu konularında attığı adımlara değinen Altınsaç, 2023 sonrası süreci şöyle özetliyor:
"Doğru para politikası uygulamasıyla Mayıs 2023’te tersine dönen bir süreç var. Türkiye'nin son 10 yılda yaşadığı kriz, bilançolardan değil hatalı makro politikalardan kaynaklandı. Bu yüzden düzeltmesi daha kolay."
Özellikle kredi notu artışlarına dikkat çeken Altınsaç, 2024 yılı içinde Moody’s ve Fitch gibi kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’yi gözden geçireceğini ve bir kademe daha not artışı beklediğini belirtiyor.
Sanayi ve Talep Dengesi
Altınsaç, Türkiye’de sanayi üretimi ve perakende harcamaları arasındaki dengesizliğe vurgu yaparak arz ve talep tarafındaki farklılıkların enflasyonu nasıl etkilediğini anlatıyor:
"Sanayi üretimi yıllardır aynı kalmış ama perakende tarafında tüketimi patlatmışız. Talep fazla olunca enflasyon yaratıyor. Şimdi perakendenin biraz aşağı gelmesini bekliyoruz ki denge sağlansın."
Bu süreçte faiz artırımları ve talep kısıcı önlemlerle birlikte enflasyonun kontrol altına alınmaya çalışıldığını belirten Altınsaç, ekonominin yavaşladığını net bir şekilde ifade ediyor:
"Dördüncü çeyrek hala daha yavaşlamayan bir tüketim vardı. Ocak, Şubat itibarıyla frene basıldığını görüyoruz. Sanayi üretimi çok yavaş. Ekonomi sonunda gerçekten durmaya başladı."
Kur Politikası ve Döviz Açığı
Altınsaç, Türkiye’deki dolarizasyonun azaldığını ve Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinde önemli bir iyileşme kaydettiğini belirtiyor:
"Türkiye'nin şu anda bir döviz açığı var ama finanse edebiliyor. Merkez Bankası rezervleri negatif 60 milyardan pozitif 65 milyara geçti. Yaklaşık 130 milyar dolarlık bir toparlanma var."
Ancak burada rekabetçi kur politikasının önemine de dikkat çekiyor:
"Merkez Bankası kuru tutuyor mu? Aslında daha da aşağı gelmesini engelliyor. Ama ihracat için belki biraz daha yüksek seviyelere izin verilmesi gerekebilir."
Türkiye Ekonomisinde 2025 Öngörüleri
Gizem Öztok Altınsaç’ın değerlendirmelerine göre, Türkiye ekonomisi doğru yolda ilerliyor olsa da yapısal reformlara duyulan ihtiyaç sürüyor. 2025 ve sonrası için:
Enflasyon mücadelesi sürecek, ancak bu süreç sadece para politikasıyla değil, yapısal reformlarla desteklenmeli.
Dış ticaret açığı ve döviz ihtiyacı yönetilirken, rekabetçiliği artıran politikalar izlenmeli.
Kredi notu artışları devam edebilir, ancak uzun vadeli sürdürülebilirlik için bütçe ve maliye politikaları gözden geçirilmeli.
Sanayi üretimi ve perakende tüketimi arasındaki dengeyi sağlamak enflasyonu kontrol altına almak için kritik.